“Şu an neredesin?”
“Yanında kimler var?”
“Bana konum atabilir misin?”
“Seni aradığımda mutlaka açacaksın”
“Telefonuna yüklediğim uygulama ile seni takip ediyorum”
“Evdeki bilgisayarının kamerasını sürekli açık tut, seni göreyim…”
Erkeklerin sıklıkla kadınlara söylediği bu cümleler, kimi zaman dijital şiddete dönüşebiliyor.
“Masum” ve “Her ilişkide olabilecek türden konuşmalar” olarak görülen bu yaklaşım aslında gizli dijital şiddeti içeriyor.
Kadınlar tıpkı flört şiddetinde olduğu dijital şiddeti de kimi zaman fark edemiyor.
Teknolojik ilerlemeler hayatı kolaştırıyor ancak bu ilerlemeler, erkeklerce etkin olarak kullanılıp kadınların hayatına dijital şiddet olarak yansıyor. Üstelik dijital şiddet yer, zaman sınırlaması olmadan başlayıp devam ediyor.
Dijital şiddet suçu yasada tanımlı değil
Dijital şiddetin en fazla kullanıldığı araç, telefonlar ve sosyal medya mecraları. Erkekler sosyal medya üzerinden kadınları taciz ediyor, öldürmekle ve cinsel saldırıyla tehdit ediyor.
Dijital şiddetin hukuken suç tanımlaması net olarak yapılmış değil. Bu “yasal boşluk” nedeniyle de Başak Demirtaş’ı cinsel saldırı ile tehdit eden erkek bir gün sora serbest bırakılabiliyor.
Yine, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, oyuncu Berna Laçin, gazeteci Nevşin Mengü ve avukat Feyza Altun hakkında yapılan paylaşımlarla ilgili savcılık takipsizlik kararı verebiliyor.
Mor Çatı: Dijital şiddet her yıl yeni boyutlara taşınıyor
Mor Çatı’dan Melike Keleş dijital şiddetin son 15 yıldır arttığını söylüyor. Üstelik dijital şiddet biçimlerinin her geçen yıl başka formlarda kadınların karşısına çıktığına da dikkat çekiyor.
Keleş dijital şiddeti şöyle bir örnekle açıklıyor:
“Vergi Dairesi’ndeki kuyrukta bekleyen bir kadın görevliye cep numarasını söylüyor. Hemen arkasında duran erkek numarayı duyuyor ve kadını taciz etmeye başlıyor.”
Keleş, “Bu şekilde şiddet görenler bize başvurmuyor çünkü çok bilmiyorlar. Sadece dijital şiddet sistematik cinsel tacize dönüştüğünde başvuruyorlar” diyor.
“Kadınlar, görüntülerle tehdit ediliyor”
En çok genç ve bekar kadınların dijital şiddetle karşılaştığını anlatan Keleş, şöyle örnekler sıralıyor:
“Mesela ilişki sürerken rızası olmadan veya rızası ile erotik fotoğraflar çekiliyor, cinsel birliktelikler kaydediliyor. İlişki bittiğinde erkekler bu görüntüleri kadınlara karşı bir tehdit aracı olarak kullanmak istiyor.
“Mesela geçen bir kadın başvurdu uzun yıllar ilişkileri olmuş ayrılmaya karar verdiğinde erkek bu görüntüleri kullanıp tehdit etmek istemiş. Kadın arkadaşımız büyük bir çaresizlik içindeydi. Erkek bu görüntüleri aileye, iş yerine göndermekle tehdit ediyor.
“Yine bir kadın arkadaşımız kısa süreli ilişki yaşadığı ve şiddet eğiimi olduğu gördüğü erkeği tüm mecralardan engelliyor. Erkek, kadına ulaşamayınca onun bir canlı yayına dahil oluyor ve oradan yorumlarla taciz ediyor.”
“Şikayet edemem, ne yapabilirim?
Keleş kadınların hukuki haklarını hatırlatıyor ve şöyle diyor:
“Kadınların yasal olarak bir çok hakları var. Ancak, kadınlar açısından bu hakları kullanmak o kadar kolay olmuyor. Çünkü tehdit ediliyorlar ve korkuyorlar.
“Çünkü çok korkuyorlar erkekler tehdit ediyor, yayarım poro sitelerine gönderrip diyerek tehdt altına alıyor. Bu tehdit öyle bir noktaya geliyor ki salt cinsel içerikli fotoğraflarda erkek kadına tecavüz edilmesine göz yummak zorunda kalıyor. Kadınları korkutmak istiyorlar.
“Burada en önemli noktalardan birisi şikayet konusunda kadınlar çok çekiniyorlar bize başvuruyorlar ‘şikayet edemem ama bunun dışında ne yapabilirim’ diyorar. Kendilerini korumak için alternatifler aramaya çalışıyorlar çok skıkıştırılmış hissediyorlar.”
Torun:”Trol şiddeti” demekle geçiştirilmemeli
Kadın Cinayetleri Platformu’ndan Avukat Tuba Torun, dijital şiddete “troll şiddeti” denerek geçiştirilmemesi gerektiğini, dijital ortamda işlenen suçun cezalandırılması gerektiğini savunuyor.
“Dijital şiddetin yasada bir tanımı yok fakat biz tanımlamasının yapılmasını istiyoruz. Çünkü ancak o zaman cezası verilebilir” diyen Torun, “TCK’da yer alan şiddete ilişkin suçların dijital mecrada işlenmiş hali olarak işlem yapılıyor. Ancak biz dijital şiddet tanımlamasının yasaya girip suç olarak tanımlanması gerektiğinde ısrarcıyız” diyor.
Diyelim bir kadın sürekli olarak telefonuna gelen mesajla rahatsız ediliyor. Bu mesajın da illa erotik olması gerekmiyor. Yine bu da ısrarlı taciz ve rahatsız etme hali olduğu için dijital şiddet tanımlamasına giriyor. Avukat Torun, böyle bir dijital şiddet gören kadının savcıya gitmesi halinde savcının şiddet suçu üzerinden bir iddianame hazırlaması gerektiğine dikkat çekiyor.
“En üst seviyeden cezalandırılmaları gerekir”
Dijital şiddetin mevcut yasalar çerçevesinde cezalandırılmasının mümkün olduğuna vurgu yapan Torun, 6284 No’lu yasaya işaret ediyor ve “Yalnızca fiziki uzaklaştırma kararı değil her türlü iletişim aracı ile mağdur kadınla bağ iletişim kurması yasaklanabilir” diyor.
“Yargının cezasızlığı dijital şiddeti güçlendiriyor”
Başak Demirtaş’a sosyal medyada tehdit eden erkeğin bir gün sonar serbest bırakılmasını ve yine Canan Kaftancıoğlu, Nevşin Mengü gibi kadınları tehdit eden erkek hakkında takipsizlik kararı verildiğini hatırlattığımızda Torun şu vurguyu yapıyor:
“Sosyal medyadaki kadınları yine siyasi saiklerle hedef alıyorlar. Kadınları kullanarak dijital mecralarda sadırıda bulunan kişiler dijital şiddet uyguluyorlar. Buna ilişkin en üst seviyeden ceza verilmesi gerekir. Canan Kaftancığlu ve Nevşin Mengü de takipsliz verilmesi kadına yönelik suçu cezasız bırakmış demek oluyor. Cezasızlık algısını yayan bir karardır. Bu kararla dijital şiddetin yargı yolu ile desteklendiğini söyleyebiliriz.”
Çözüm: Mücadele ağları
Torun, dijital şiddete karşı en etkili çözümün kadın örgütleri ve siyasi partilerin mücadele ağları kurmasından geçtiğini söylüyor ve hatırlatıyor: “İstanbu Sözleşmesi’nde de dijital şiddet suç olarak tanımlanıyor ve cezalandırılması gerektiği belirtiliyor. Dijital ortamda işlendiyse suç buna yönelik de önlem almanız gerekiyor.”