Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi’nin (Su Gender) düzenlediği Şirin Tekeli Araştırma Ödülü Konferans ve ödül töreni Karaköy’deki Minerva Palas’ta yapıldı.
Günboyu süren konferansta 2017 Şirin Tekeli Araştırma ödülü alanlar çalışmalarını sundular, 2018 araştırma ödüllerini kazananlar açıklandı.
SU Gender, Sabancı Üniversitesi ile İsveç Başkonsolosluğu’nun ortak çalışmasıyla 2010’dan bu yana feminist sosyolog Dicle Koğacıoğlu anısına yüksek lisans ve doktora makale ödülleri veriyor, Şirin Tekeli adına araştırma ödülünü 2017’de başlattı.
Altınay: Feminizmin ilk adıydı
Buluşma SU Gender Direktörü Doç. Dr. Ayşe Gül Altınay‘ın konuşmasıyla başladı. Altınay, Şirin Tekeli’yle tanışması üzerinden kendisinin ve de kuşağının feminizm yolculuğunu paylaştı.
“1992 Mart ayı itibariyle feminizm beni ve pek çok arkadaşımı derinden dönüştüren bir yolculuğun adıydı. Ve, tam da Aksu Bora’nın yazdığı gibi, Şirin Tekeli pek çoğumuz için feminizmin ilk adıydı.”
Tekeli’nin feminizmi
“Herkesi kucaklayan, tüm kadınlara ve kadınlık hallerine – en güçlü itirazlarını yaparken bile – sevgiyle yaklaşan, her sözü ve duruşuyla cesaret, heyecan ve ilham aşılayan Şirin Tekeli’nin yapmaya, kurmaya, herkesi kapsamaya, bir araya getirmeye, dayanışmaya, ve hayatı derinden dönüştürmeye odaklanan feminizmi bana o kadar iyi, o kadar heyecan verici gelmişti ki…
“Şirin Tekeli 2014’teki konuşmasını ‘Kadınların tarihine ve yüzyıllık kazanımlarına saygıyla…’ diye bitirmişti… ben de aynısını tekrarlamak ve devamını şöyle getirmek istiyorum: toplumsal cinsiyet ve cinsiyet kimliği üzerinden yapılan varsayımları, çizilen sınırları, örülen duvarları, kemikleşmiş koşullanmaları ters yüz eden, herkesin içindeki biricik yaratıcı ifadeyi hayata geçirebilmesi için cinsiyetsiz alanlar ve yollar açan herkese şükranla, saygıyla… ”
Seçici Kurul
2017-2018 Şirin Tekeli Araştırma Ödülü Seçici Kurulu Prof. Dr. Yeşim Arat, Prof. Dr. Fatmagül Berktay, Prof. Dr. Sibel Irzık, Prof. Dr. Deniz Kandiyoti ve Prof. Dr. Ayşe Öncü’den oluşuyor.
Oturumlarda kolaylaştırcılıkları Berktay, Öncü ve Irzık yaptılar.
Berktay: Hüzünlü bir mutluluk
Programın açılış konuşmasını Şirin Tekeli’nin yakın dostu, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi siyaset bilimci Prof. Dr. Fatmagül Berktay yaptı.
“Şirin Tekeli: Eşitliğe ve Özgürlüğe Adanmış Bir Yaşam” başlıklı konuşmasında Berktay, Şirin Tekeli’nin kadın mücadelesine katkılarını anlattı.
“Sığınak ve dayanak”
“Şirin Tekeli, bir özgürlük savaşçısıydı. Şirin, dinlemeyi, dostluk etmeyi çok iyi bilen bir insandı. Şirin, benim için önemli bir sığınak ve dayanak oldu. Her zaman yeni pencereler açardı. Burada konuşmak benim için hüzünlü bir mutluluk.
“Eminim, Şirin burada olsaydı çok mutlu olurdu. Daima gençlere el veren onları yükseltmeye çalışan bir insandı. Önemli bir siyaset bilimciydi. Şirin’in dönüştürücü bir etki yaptığını düşünüyorum. Şirin, her zaman kadın hakları mücadelesiyle demokrasi mücadelesini birleştiren bir noktada durdu.”
Bolat: “Hiper-erillik yayılıyor”
Berktay’ın yönettiği ilk oturumda Demet Bolat, Aylin Demir ve İclal Ayşe Küçükkırca Şirin Tekeli Ödülleri kapsamındaki çalışmalarını paylaştı.
Demet Bolat, “Müştereği kurmak Türkiye’de Kolektif Mekanlarda Kadınlar” başlıklı çalışmasında Ankara, Batman, İzmir ve İstanbul’daki kadınların buluştuğu mekanları anlattı.
* Türkiye’de kutuplaşmadan beslenen popülist rejimin bir de erkeklik hali var. Toplumsal özneler de sürekli olarak bu hiper-aktifleşmiş erkekliğe özeniyor.
Kolektif mekan keyfi
* Toplumsal özneler hiper-erkeklikle özdeşleştirmeye çalışılıyor ve bu da politik iradelerin iğdiş edilmesine neden oluyor.
* Kadınlar, bu kolektif mekanlarda birarada olmaktan çok keyifliler, evde de bulaşık yıkamak, temizlik yapmak gibi benzer işler yapmalarına rağmen kolektif mekanlar için bir şey yapmak kadınları çok mutlu ediyor.
Toplum merkezleri
Aylin Demir “Ankara’daki yerel yönetimlerin kadınlara yönelik toplum merkezleri üzerine bir inceleme” başlıklı sunumunda Mamak ve Altındağ’da belediye yöneticileriyle ve o bölgelerde yaşayanlarla da görüştüğü çalışmasını paylaştı.
* Talep ve sınıfsal konuma göre merkezlerin yapıları değişebiliyor. Her yerde kurslar açılıyor. Mamak’ta cilt bakımı, saç bakımı, kuaförlük, dikiş nakış gibi kurslar var mesela.
* Kurslar mahallelinin talebinden de bağımsız değil.
* Yerel yönetimlerin kurduğu bu merkezlere daha çok alt gelir grubundan, Başörtülüler ve evkadınları geliyor.
İttifak, dayanışma, çelişki
İclal Ayşe Küçükkırca, “İttifak, dayanışma ve çelişki kavramları ışığında Türkiye’de kadın / feminist hareketler” başlıklı çalışmasını sundu.
Küçükkırca İstanbul, İzmir, Ankara ve Diyarbakır’da farklı kadın hareketlerinden kadınlarla 30-60 dakika arası görüşmelerde ittifak, dayanışma ve çelişki kavramlarına odaklandığını söyledi.
“Barış dönemlerinde ittifak ve dayanışma ilişkilerinin daha rahat geliştiği ve çelişkilerin daha rahat atlatıldığı; Çatışma dönemlerinde; Kürt bölgesi ve Türkiye’nin batısındaki hareketler arasında sert bir kopuş yaşandığı, kentlerin içindeki farklı kadın hareketlerinin birbirlerine daha çok yaklaştığı ve dayanışma ve ittifakın arttığını gözlemledim. ”
Altı farklı kadın hareketi
“Araştırmam, altı farklı kadın hareketinin ilişkilerinin hangi dönemlerde daha kısırlaştığını, daraldığını ve hangi dönem filizlendiğini ve ne şekillerde filizlendiğini (dayanışma ya da ittifak) ortaya çıkarmak üzerine.”
Küçükkırca’nın görüştüğü kadın grupları, kendi adlandırmalarıyla şöyle: Türkiye Feminist Hareketi (TFH), Özgür Kadın Hareketi (ÖKH), LGBTİQ+ Hareket, Sosyalist Kadınlar (SK), Dindar/Müslüman Feminist Kadınlar (DK/MFK), Cumhuriyetçi Feminist Kadınlar (CFK)
Yaylalar, madenler
Ezgi Burgan “Çürüğün Üretimi: Yayla Coğrafyasında Türler Arası Karşılaşamalar ve Cinsiyet” başlıklı çalışmasını paylaştı.
Coşku Çelik ve Ecehan Balta’nın çalışmasının başlığı ise “Maden İşçisiyle ‘Ev’li: Burada Kadınlar Hiç Durmaz” idi.
Sezen Çilingir, Arzu İnan ve Rüya Telli’nin çalışması “Bir Bellek Olarak Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nda Çalışan Kadınların Gündelik hayatı” başlığını taşıyordu.
Özgür Sevgi Göral’ın çalışması ise “Hayatta Kalmak, Ayakta kalmak, Adaleti Aramak: Ağır Ceza Mahkemelerinde Kadınlar” idi.
Osmanlı’da yazarlık
Fatih Altuğ “Osmanlı kadın yazarlık alanı (1895-1908)” başlıklı çalışmasında başlıkta 1908 olarak duyurduğu çalışmasını 1920’ye kadar taşıyor.
Bu dönemdeki kadın dergileri, kadın dergilerinin yıllara göre sayısal yolculuğu, makale sayıları, dergilerin kadın ve erkek yazarlarının azalması ve çoğalmasına bakıyor.
Mesela 1887’de üç dergi çıkıyor, 1888’de hemen hepsi kapanıyor, 1914’te dergi sayısı sekiz çıkıyor. Öncesinde makale sayısı 200 ( şiir öykü ilan bir yıl içinde) iken, 1895’te 1100 oluyor. civarında çıkıyor. 1895’de çıkan dergi yazarları 150, 110’u kadın, 40’ı erkek.
Kadın çevirmenler
Yonca Güneş Yücel ve Gözde Orhon “Türkiye Yayıncılık Hayatının Yeni Aktörleri Olarak Kadın Çevirmenler: Dilin, Kuramın ve Mesleğin Dönüşümü (1980-2002)” başlıklı çalışmalarında yaptıkları görüşmelerden bölümler de paylaştılar.
Yücel ve Orhon üniversitelerin çevirmenlik bölümlerinden mezun olanların yüzde 70’i kadın olduğu halde çevirmen sayısının yeni yeni artış gösterdiğine dikkat çekerken, kadınların çevirmenliği “çeviri işi yapıyorum” şeklinde tariflediğini paylaştı.
12 Eylül
“12 Eylül kısıtlamaları muhalif kesimlerin alternatif siyaset yapma arayışlarını beraberinde getirdi.12 Eylül’den hemen sonra kurulan Metis Yayınları’nın Genel yayın Yönetmeni Müge Gürsoy Sökmen yayıevi kuruluş hikayesini şöyle aktarıyor:
“Birdenbire 12 Eylül olduğu zaman hayata nasıl devam edebiliriz diye düşündük sanırım. Ve ondan sonra da yayıncılığı bir şekilde bir meslek olarak değil de daha ziyade bir tartışmaya devam etme imkanı olarak gördük. Meslek olacağını düşünmüyordum açıkçası. Bİr yandan araştırma görevlisi olarak çalışıyordum, YÖK olunca istifa ettim.
Berger ve Narmanlı Han
Yıldız İpek Memetoğlu’nun “Bir Buluşma Yeri olarak Ev: Aliye Berger’in Narmanlı Han’daki Atölye-Apartmanı Üzerinden 1950’ler Türkiye’sinde ‘İdeal Ev’e Bakış” sunumuyla konferans sonra erdi. (EMK)