Fotoğraf: Evrim Kepenek/bianet
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Kadın Gazeteciler Komisyonu Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle bir toplantı düzenledi. Medyada Kadına Yönelik Şiddet Haberleri ve Sorunlar Toplantısı 24 Kasım 2021 Çarşamba günü TGC Basın Müzesi’nde gerçekleşti.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle düzenlenen toplantının sunuculuğunu TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş yaptı.
BM Genel Kurulu’nun 1999 yılında 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan ettiğine dikkat çeken Genel Sekreter Sibel Güneş Kadın Gazeteciler Komisyonu’nun medyadaki dilin, cinsiyet eşitlikçi bir dile dönüşmesi için toplantılar düzenlediğini söyledi.
Olcayto: Kadınlar toplamı değiştirecek
Toplantı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto’nun açılış konuşmasıyla başladı. TGC Başkanı Olcayto’nun konuşmasında şu görüşler yer aldı:
“İstanbul Sözleşmesi’nin reddedilmesinin ardından kadın cinayetleri hızla artmakta. Sözleşmenin reddedilmesi Türkiye için çok olumsuz bir adım. Kadın cinayetlerinin çoğundan ülkenin haberi olmuyor. Cinsiyet ayrımcılığı yurdun hemen her köşesinde daha da görünür olmakta.
“Varsıl kesimle yoksul kesim arasındaki makas gittikçe açılıyor. Böyle bir ortamda kadının içinde bulunduğu şiddetten uzaklaşıp, iş bulup kendine yeni bir hayat kurma şansı kayboluyor. Bütün bu karamsar tabloya karşın ülkemizdeki aydın potansiyelinin, kadınların ve gençlerin toplumu değiştirme şansını yakalayacaklarına inanıyorum.”
Atakan: Cinsiyet eşitlikçi dili kullanmak gazetecilerin görevi
TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu Başkanı Ayşegül Aydoğan Atakan toplantıda Komisyon çalışmaları hakkında bilgi verdi.
“Kadın Gazeteciler Komisyonu kadın gazetecilerin yaşadığı sorunları ortaya koymak ve medyada kullanılan eril dilin değişimine katkıda bulunmak amacıyla kuruldu.
“Komisyonun geniş katılımlı toplantılardan sonra hazırladığı Kadın ve Medya /Toplumsal Cinsiyet Eşitlikçi Haber Kılavuzu, medya kuruluşları ve STK’larla paylaşıldı. Kılavuzda; cinsiyetçi dil, kadına yönelik şiddet, cinsel saldırı, tecavüz ve magazin haberleri yaparken nelere dikkat edilmesi gerektiği örneklerle anlatılıyor.
“Komisyon yaptığı toplantı ve açıklamalarla, cinsiyet eşitlikçi dilin kullanımının gazetecilerin görevi olduğunu belirterek, özellikle kadına yönelik şiddet haberlerinde şiddetin pornografisinin üretilmemesine yönelik mesajlarını sürekli olarak yinelemektedir. “
Göksu: Toplumun her kesiminde şiddet sistematik hale gelmeye başladı
Toplantının moderatörlüğünü yapan TGC Yönetim Kurulu Üyesi, Kadın Gazeteciler Komisyonu Koordinatörü Göksel Göksu “20 Mart 2021 tarihinde Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak çekildiğini” hatırlatarak şunları söyledi:
“Çekilmenin ardından İstanbul Sözleşmesinin üzerine inşa edildiği dört temel ilke konusunda Türkiye’de yeni bir dönüm noktasına girildi. Bu dört temel ilke şöyleydi:
• Kadına yönelik şiddetin önlenmesi
• Şiddet mağdurlarının korunması
• Suçluların kovuşturulması, cezalandırılması
• Kadına şiddetle mücadelede bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesi için ekonomik, politik, toplumsal ve kültürel alanlarda toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadele edilmesi
Bu sürecin ardından kadına yönelik şiddetin aileden başlayarak toplumun her kesiminde giderek sistematik bir hal aldığına endişeyle tanık olmaya başladık.
Canan Güllü: 467 çağrı geldi
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, konuşmasına Ekim 2021 içinde Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’na gelen 467 çağrıyla ilgili bilgi vererek başladı:
“Acil yardım hattına gelen çağrılar göstermektedir ki, kadınlar en çok en yakınlarındaki erkekler tarafından şiddete uğramaktadır. Gelen çağrılar şiddetin en güvenli yer olduğu varsayılan ev içerisinde kadınların hayatlarını paylaştıkları eşleri ve/veya diğer aile bireylerinden geldiğini göstermektedir.
“Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) tarafından yönetilen Aile İçi Şiddet Acil yardım Hattı’na 1-31 Ekim 2021 tarihleri arasında toplam 467 çağrı gelmiştir. Bu çağrılar sonucu 142 vaka dosyası açılmıştır. 80 kişi ev içi şiddetle ilgili başvuru yaparken, 61 arama eş şiddeti ihbarıdır. 99 aramaya hukuki bilgilendirme yapılmış, 41 arama ise karakola yönlendirilmiştir. 14 arama sığınak talebi için olmuştur.
“Gelen çağrıların 8 tanesi acil müdahale gerektiren vakalar üzerine olmuştur. Hatta gelen çağrıların önemli çoğunluğu İstanbul’dandır. 67 çağrı İstanbul’dan gelirken, 27 çağrı Ankara’dan, 15 çağrı Gaziantep’ten, 12 çağrı İzmir’den, 11 çağrı da Aydın’dan gelmiştir. Ekim ayı içerisinde bu iller dışında 31 ilden daha çağrılar gelmiştir. Acil yardım hattına gelen çağrıların şehir ve ilçeler arasındaki dağılımı göstermektedir ki, şehirlerin gelişmişlik seviyeleri, sosyoekonomik durumları fark etmeksizin farklı şehir ve ilçelerden şiddet ihbar çağrıları gelmektedir.”
Moroğlu: İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz
İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı İKKB Koordinatörü Av. Nazan Moroğlu ise “Medyada, giderek daha özenli olmaya çalışılsa da bir insan hakları ihlali olan kadına yönelik şiddet haberlerinin verilişinde sorunların devam ettiğini vurguladı. Nazan Moroğlu konuşmasına şöyle devam etti:
“Medyanın bağımsızlığına özel özen gösterilmeli, haberin verilişinde ifade özgürlüğü esas alınmalı, ancak özellikle kadına yönelik şiddet konusundaki haberlerde toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı yayın yapılması ön planda tutulmalıdır. İstanbul Sözleşmesi’nde kadına yönelik şiddetin önlenmesinde medyanın rolüne ayrıntılı olarak yer verilmiştir.
“Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde, mağdurun korunmasında başta devlete ve medya dahil tüm kurum kuruluşlara yükümlülük veren İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz.”
Akçura: Cinayetler pornografik anlatılıyor
Milliyet Gazetesi Okur Temsilcisi Belma Akçura konuşmasında kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin bir erkeğin tek başına işlediği cinayetler olarak algılanmaması gerektiğini, çok ayaklı, çok örgütlü ve oldukça çetrefilli bir konu olduğunu vurguladı. Akçura şöyle konuştu:
“30 yıllık meslek hayatımda medyanın kadın cinayetlerini haber yaparken dilini hiç değiştirmediğini söylemek elbette haksızlık olur. Artık ‘namus cinayeti’ diye başlık atan ya da cinayet gerekçeleri başlığa ‘beni aldatıyordu’ gibi failin ağzından taşınmıyor. Ama daha kötü bir şey yapıyor “yine bir kadın öldürüldü’ diyerek olayı daha da olağan, sıradan hale getiriyor.
“Çok sevdiği için öldüren erkeği, ona iyi hal indirimi yapan yargı kararlarını sorgulamıyor, hala cinayetleri pornografik bir dille anlatıyor, cinayetin nasıl işlendiğine dair ayrıntı veriyor, kadın mağduriyeti üzerinden haber yaparken kadını hala haberin öznesi yapıyor. Bu yüzden öldürülen kadınların isimlerini biliyoruz. Yüzlerini unutmuyoruz.
“Peki, öldüren erkekler? İşte sorun belki de burada. Onlar hiç yoklar. Oysa mevcut sistemin yarattığı öldüren erkek profili o kadar karanlık ki. Asıl meselemiz bu karanlığı yaratan zihniyetle mücadele etmek değilse ne? Çünkü mevcut sistemin yarattığı ikinci mağdur da çok benimsemesek de erkekler.
“Medyanın cani koca, psikopat sevgili diye tanımladığı erkekler. Zaten yaratılmak istenen algı da bu. Bizim gibi toplumsal kimliğini oluşturamamış ülkelerde sonu cinayetle biten, hayli çarpık kadın erkek ilişkilerinden, parçalanmış ailelerden bir aşk hikayesi çıkartamazsınız. Yani tek bir kurban yok. Kadını, çocuğu, erkeği kendi ideolojisiyle besleyen ve yok eden devasa bir çark var. Ve biz bu zihniyeti tam da bu nedenlerle teşhir edebilmeliyiz.”
Erkek şiddeti haberlerinde nelere dikkat edilmeli?
Toplantının sonunda TGC Kadın Gazeteciler Komisyonu’nun hazırladığı “Toplumsal Cinsiyet Eşitlikçi Haber Kılavuzu”nda yer alan kadın cinayeti haberlerinde dikkat edilecek noktalar bir kez daha hatırlatıldı:
1. Melodramdan, sansasyon ve pornografiden kaçınılmalı. Cinayetin ayrıntılarını pornografik olarak resmederek şiddetin pornografisi üretilmemeli.
2. Öldürülen kadının değil, katilin fotoğrafları kullanılmalı.
3. Haber fail ifadesine dayanarak yazılmamalı, ölen kadının katilin/failin iddialarını yanıtlayacak ve çürütecek durumda olmadığı unutulmamalı.
4. Haberi yapan kişi psikolog, yargıç, falcı veya öykü yazarı değil, haberci olduğunu unutmamalı.
5. Cinayetin sorumlusu olarak cinnet, kıskançlık, öfke, namus, iflas, psikolojik sorun vb. gibi cinayeti haklı gibi gösterecek, cinayeti meşrulaştırmaya çalışan ifadeler kesinlikle kullanılmamalı.
6. Bu bahanelerin kadın cinayetlerinde meşrulaştırmanın yanı sıra haksız tahrik indirimi talebiyle mahkemede delil gösterilebildiği unutulmamalı.
7. Kadınların -varsa- cinayet öncesi koruma talepleri, maktulün -varsa- karakol şikayetleri, hakkında verilmiş savcılık kararı, geçmişte şiddete maruz kalıp kalmadığı, gelenekler, destek olmayan aile vb. gibi etkenler mutlaka haberde yer almalı.
8. Fikri takip yapılmalı. Cinayet haberinin ardından failin yakalanma, yargılanma süreçleri de takip edilerek haberleştirilmeli.