* Kadınlar için yaşam hakkı kadınların en temel mücadele öznesi olmak durumunda.
* Kadın mücadelesi savaş karşıtı olmak durumunda.
* Dünyanın her yerinde kadınlara karşı adı konulmamış savaş yürütülüyor.
Tespitler, mahpus siyasetçi Sebahat Tuncel’den.
Politik mücadelesini İstanbul’un birçok ilçesinde tek tek evleri gezerek, kadınların sorunlarını dinleyip çözüm üretmeye çalışarak veren Tuncel, 2016’dan bu yana hapishanede tutuluyor.
Sincan Cezaevi’nden sorularımızı yanıtlayan Tuncel’in cümleleri yeryüzündeki tüm kadınların yüreğindeki direniş gücünü hareketlendirecek güçte.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem eş başkanlarından, 23 ve 24’üncü dönem milletvekili Tuncel’i dinliyoruz.
“Sorun da evrensel mücadele de”
Tuncel, kadınların eşitlik ve özgürlük sorununu yerel bir sorun olarak tanımlamıyor:
“Bu evrensel bir sorundur. Mücadele de evrenseldir ve kadın dayanışması kadınların eşitlikle özgürlük mücadelesi birbirine güç veriyor. Biz kadınlar kadına yönelik şiddet sorununun, taciz, tecavüz ve tekil erkelerin sorunu olmadığını, örgütlü, ideolojik bir sistem, zihniyet sorunu eş değer kadınlara karşı örgütü bir kötülük sorunu olduğunu biliyoruz.”
“Kadınlar savaş karşıtı bir mücadele yürütmeli”
Kadınların örgütlü mücadeleyi yükseltmek zorunda olduğuna dikkat çeken Tuncel, şu noktaya dikkat çekiyor:
“Kadınlar erkek egemen kapitalist sistemin ideolojik-politik sorunlarına karşı yaşamın her alanında kadınları örgütlemeden erkek egemen sistemi değiştirmeden tam anlamıyla özgür olmayacağı gerçeğini bilerek mücadeleyi yükseltme ve kitleselleştirmek durumundadır. Kadınların şiddete karşı mücadeleleri aynı zamanda savaş karşıtı bir mücadele olmak durumundadır.”
“Savaş kadınların çocukların hayatını ellerinden alıyor”
Dünyada Ortadoğu’da yaşanan savaş, çatışma, işgal, en çok kadınların ve çocukların yaşamını etkilediği gerçeğini en son İsrail- Hamas arasında yaşanan savaşta Filistin halkının yaşadığı acımasız şiddeti örnek vererek anlatan Tuncel, savaşın kadın ve çocukların hayatlarını ellerinden aldığını, göç emek zorunda kaldıklarını belirtiyor, şu vurguyu yapıyor:
“O nedenle kadın hareketi olarak, Filistin’de Rojava’da dünyanın her yerinde işgale savaşa karşı barışı savunmak, barış hareketini geliştirmek oldukça önemlidir.”
“Dünyanın pek çok yerinden kadınlara karşı adı konulmamış bir savaş yürütülüyor. Kadınlar katlediliyor, emeği yok oluyor. Fiziksel, psikolojik ekonomik şiddete maruz kalıyor.”
“Kadınlar için yaşam hakkı kadınların en temel mücadele öznesi olmak durumunda. Erkek şiddeti, erkek devlet yargı eliyle meşrulaştırılıyor. İran’da ahlak polislerince Mahsa Amini’in katledilmesi ardından yankılanan kadınları yaşam hakkını, var olma haklarını, özgür bir yaşam hakkını haykırıyor. Şimdi dünyanın her yerinde “Kelebakler” “Jin, Jiyan, Azadî”yi haykırıyor.
“Bizler de zindan da, mahkeme salonlarında Erkek- devlet- yargı şiddetine karşı direniyor, ‘Jin, Jiyan, Azadî’ direkt erkek egemenliğine, kapitalist modernite sisteme kadına yönelik her türlü şiddete ayrımcılığa sömürüye karşı, savaşa, işgale hayır diyoruz.”
“Sesimizi demir parmaklılardan gri duvarlardan aşırarak sokaklarda, fabrikalarda, köylerde, alanlarda olan kadınlara ulaştırmaya çalışıyoruz. Duyuyor musunuz? Sizler dışarıdan bizler içeriden erkek egemenliği kanlara ördüğü duvarları, görünmez camları kırmaya çalışıyoruz. Bu mücadelemizin direnişimizin başarıya ulaşacağına inanıyorum kadınları, kız kardeşlerimizi selamlıyorum.”