SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin çağrısıyla düzenlenen “Sürdürülebilir Bir Sistem Önerisi: Eşitlikçi Feminist Ekonomi” başlıklı çevrimiçi etkinlikte, feministlerin çalıştığı bakım ekonomisi yani ‘mor ekonomi’nin hakim olduğu bir ekonomik sisteme geçişin dünyanın sürdürülebilirliği için kaçınılmaz olduğu fikri öne çıktı.
Etkinlik, toplumsal cinsiyet eşitlikçi bir ekonomi tasviri sunan ‘mor ekonomi’ kavramını dünya literatürüne kazandıran İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. İpek İlkkaracan’ın, geçen hafta TÜSİAD’ın yayınladığı, yeni bir ekonomik kalkınma modeli sunan “Geleceği İnşa” başlıklı raporu ve Nesiller Boyu Eşitlik Forumu kapsamında hazırlanan “İnsanlar ve Gezegen İçin: Küresel Feminist Ekonomik Adalet Gündemi” başlık raporu değerlendirmesiyle başladı.
Mor ekonomi nedir?
İlkkaracan, “bakım emeği” ve “bakım ekonomisi”nin önemini ve feminist iktisat bakış açısından ekonomiyi şöyle anlattı:
“Feminist ekonomi, geleneksel ekonominin erkek yaşamlarını temel alması ve yalnızca ücretli çalışmayı kabul etmesini eleştirir. Ücretsiz bakım emeğinin katkılarını ön plana çıkarır, ekonominin bu minvalde yeniden tanımlanmasını talep eder, büyük ölçüde ücretsiz ve ana işgücünün kadın olduğu bakım ekonomisinin eşitsizliklerin temelinde yattığına işaret eder.”
“Ekolojik dengelerin kendilerini yeniden ürettiği, yeniden üretimin çok yoğun olduğu bir alt tabaka olarak tabiat ananın olduğu, onun üstünde hane içi ve nesiller ötesi iş gücünün, emeğin ve sosyal altyapının yeniden üretildiği bir üretim alanı var. İkisi de önemli üretim katmanları.
“Ancak bunlar sağlıklı bir şekilde birbiri üzerine konuşlandıktan ve işlemeye başladıktan sonra piyasa üretimi ve onun üzerinde konuşlanan finans sektörleri mümkün hale geliyorlar. Feministlerin çalıştığı bakım ekonomisi yani mor ekonomi ve çevre iktisatçıların çalıştığı yeşil ekonomi bu alt iki alanın görünürlüğünü ortaya çıkarmaya çalışan, görünürlüğünün ötesinde de geleneksel anlamda asıl ekonomi dediğimiz ekonomiyle olan karşılıklı ilişkilerini ve katkılarını daha görünür hale kılmaya çalışan ekonomik çalışma alanları.”
“Dünya genelimde kadınların ücretsiz bakım emeğinin, 2 milyar tam zamanlı işe tekabül ediyor ve Türkiye’de ücretsiz bakım emeğinin yüzde 86’sı kadınlara ait” diyen İlkkaracan, pandemiyle eşitsizliklerin küresel boyutta ve türde arttığını, COVID-19’un hane içi üretime talebi çoğalttığını belirtti.
“Bakım emeği farklarının ortadan kaldırılmasını gerektiriyor”
Greenwich Üniversitesi’nden ekonomist Özlem Onaran ise konuşmasında şunları söyledi:
“Toplumsal altyapının uzun vadeli olumlu etkisini ve yatırım karakterini anlamak, maliye ve sanayi politikalarının geliştirilmesi açısından da bu harcamaların nasıl finanse edileceği çok önemli.
“Toplumsal altyapı harcamaları hem artan oranlı gelir ve servet vergileriyle hem de kamu borçlanmasıyla finanse edilebilir. Adil ve sürdürülebilir kalkınma, hem yeşil fiziksel hem de mor toplumsal altyapı alanında kamu yatırımlarını, adil ücret ve çalışma koşullarını, çalışma süresinde kısalmayı ve cinsiyetçi ücret, istihdam ve bakım emeği farklarının ortadan kaldırılmasını gerektiriyor.”
“Mor ekonominin tam zamanı”
Renkli ekonomik modelin demokrasiye de hizmet ettiğini söyleyen Doç. Dr. Emel Memiş, “Şimdi iklim ekonomisi ve mor ekonominin tam zamanı. Mor ekonomi kavramının sahibi olarak Türkiye bu konuya öncülük etmeli. Adil ve sürdürülebilir dünya için harekete geçmeliyiz. Yeni bir sosyal kontrat yapılması gerekiyor. Radikal addedilen ekonomik öneriler, bugün uluslararası kurumlar tarafından dile getiriliyor” dedi.