Fotoğraf: Ekmek ve Gül
Bundan yıllar önce, Ankara’nın uzak bir köyünden Ankara Kadın Doğumevi’ne dört çocuk annesi bir kadın geliyor.
Evde kendi kendine düşük girişimde bulunmuş, hastaneye geldiğinde şokta. Böbrek yetmezliğine giriyor, doktorlar ne kadar uğraşsalar da bu kadını kurtaramıyor.
O dönem Ankara Doğumevi’nde ve birçok devlet hastanesinde bedava ya da çok ufak bir ücret karşılığı, gebelik sonlandırma hizmeti veriliyordu.
Ama onun bu çözümden haberdar olması, kocasını ikna edip şehre gelmesi, bu hizmeti alması bir şekilde mümkün olmamış.
Kaybedilmiş bir hayat ve arkada bıraktığı yetim çocuklar, öksüz çocuklar. Çok üzülüyor asistan doktorlar. Daha eski kıdemli bir doktor, “Kürtaj yasal oldu öncesinde her hafta burada bir kadın ölürdü” diyor.
Kürtaja erişim hakkı konusundaki anısını bizimle paylaşıyor doktor Nuriye Ortaylı.
Önlenebilir bu ölümü anlattıktan sonra Ortaylı, şunu ekliyor:
“Gebelik sonlandırmanın yasal olması, hizmete ulaşılabilir olması en önemlisi. Hizmete ulaşmak önemli. Yasal olarak da kürtaj hakkının sağlanması gerekiyor.”
TIKLAYIN – “Kürtaj Hakkı” Kampanyası Başladı
TIKLAYIN – Güvenli kürtaj hakkı, kişinin yaşam hakkı
Doktor Nuriye Ortaylı anlatıyor.
Türkiye’de 1983’ten beri isteğe bağlı kürtaj 10 haftaya kadar yasal. Ancak şu an gelinen noktada kadınların kürtaj hizmetine ulaşmalarının önünde ciddi engeller var. 2012’de kürtaj tartışmalarının patlak vermesinden sonra “kürtaj yasak” gibi bir algı oluştu mu sizce?
Evet böyle bir algı oluştu fakat sorun şu durumu iyi olan, ekonomik geliri yüksek olan kadınlar, yurtdışına gidip orada kürtaj yaptırabiliyor.
Olan yine yoksul kadınlara oldu. Birincisi, “Kürtaj yasak yasasını” geri çektiler fakat, “gebelik sonlandırma konusunda vicdani ret”, yaydılar. “Yani doktorlar istemezlerse yapmazlar” demeye getirdiler.
İkincisi muayenehaneler, “kaliteli hizmet yapıyoruz” adı altında. Bu aynı numarayı Amerika’da da yaptılar yani Teksas’ta mesela, “kaliteli hizmet veriyoruz” adı altında. Muayenehanede “kürtaj” yapılmasını yasakladılar.
Sadece hastaneler ve klinikler yapabilir gibi bir yasa çıkardılar. Kürtajı cerrahi işlem yapabilen kliniklerle sınırlıdırlar. Bu da hizmete ulaşımı zorlaştırdı.
Muayenehanede kimseye görünmeden gidip hizmete alma şansınız var. Onu kaldırdılar.
Üçüncü olarak maliyeti artırdılar. Yani daha donanımlı bir yerde yapılması gerekince maliyeti artıyor haliyle. Devlet hastanelerinde de yapılmayınca parası olan kürtaj olur olmayan olmaz gibi bir algı oluştu.
Bu ne anlama geliyor?
Bu büyük bir üçkâğıt. Yani bir kere bu bir bunu deşifre etmek lazım. Çünkü insan hani konuyla çok ilgili olmayan insanlar bunu anlamıyor.
Bu böyle “kaliteli hizmet veriyoruz” adı altında yapılıyor. Şunu net bir şekilde yazmak lazım. Bu poliklinik koşullarında yapılan kürtajlara bağlı ölüm yok.
Yani Amerika’da yapılmış yüz binden fazla vakanın dökümü var. Bu meseleyi takip eden bir sivil toplum örgütü yapıyor bunu. Orada ölüm yok.
Bizim de otuz yıllık deneyimimiz var. Böyle bir şey yok Kürtaja bağlı ölüm diye bir olay yok. Dolayısıyla onu böyle alıp poliklinik şartlarından, hastane şartlarına taşımanın hiçbir gerekçesi yok.
“Yasağın gerekçesi ideolojik”
İdeolojik tutumları dışında bir gerekçesi yok diye düşünüyorum. Dünyanın birçok ülkesinde kürtaj karşıtı hareketlerin yükselmesinin nedenleri nedir sizce?
Bazı ülkelerde de özgürleşiyor. Yani bütün dünyayı aynı kaba koymak mümkün değil. Amerika’da evet bir saldırı var ama bu saldırılarda da yeni değil, 30, 40 yıldır var bu saldırılar.
Şimdi de orada yasayı değiştirme çabaları olduğuna dair kuşkular var. Henüz daha bir hareket yok. Ama bazı eyaletlerde kısıtlama getirildi.
Bu ideolojik bir şey. Birincisi kadınları kontrol altına almaya çalışıyorlar bu vesileyle. Ama ben bir de ayrıca bir gizli acente olduğunu düşünüyorum.
Özellikle yoksulların imkanı az olan grupların çokça çocuk doğurmasından rahatsız değil bu kesimler. Hatta bunun iyi olduğunu düşünüyorlar.
Yani onlar çünkü asker oluyor. Onlar ucuz emek oluyor. Niteliksiz insan gücü oluyor. Çok kolayca harcanabilecek insan kaynağı oluyorlar. Açıkçası böyle gizli bir acente olduğunu da düşünüyorum arkasında.
Çünkü en tipik örneği bu Amerika’daki kendine, “Hayatı Savunanlar” diyen kürtaj karşıtları var. Mesela hiç çocuk sağlığıyla, çocukları yoksul çocukların desteklenmesiyle, eğitimiyle falan açıklama yapmadılar, ilgilenmediler bu konuyla. Hani bu kadar çocuk, aile seviyorsanız doğmayan şeyleri neredeyse spermlerin bile hayatta kalmasını istiyorsanız, neden çocuklarla ilgilenmiyorsunuz.
“Bakanlık 3 yıldır gebelikten korunma ihalesi açmıyor”
Aile Planlaması Hizmetleri ile bağlantısı olabilir mi?
Dediğim gibi zaten yani tıpta hekimler olarak halk sağlığında gebelik sonlandırmayı hiçbir şekilde teşvik etmeyiz. Bizim hep teşvik ettiğimiz şey insanların gebeliklerini planlaması ve korunmasıdır. Gebelik istemedikleri zamanda korumalarının sağlanması. Bu hizmetlere, bu bilgiye, bu imkâna ulaşmalarının kolaylaştırılmasıdır.
Türkiye’de bir de maalesef şöyle bir şey yaşıyoruz son on on beş yıldır. Bu vahim, çok vahim. Ve maalesef kamuoyu bununla çok ilgilenmiyor. Haberdar değil. Türkiye’de aile planlaması hizmetleri, gebelikten korunma hizmetlerinin ulaşılabilirliği son on yılda dramatik bir şekilde azaldı. Sağlık Bakanlığı üç yıldır gebelikten korunma yöntemi ihalesi açmıyor.
Artık kondomdu, doğum kontrol hapıydı, iğneydi. Bunlara ulaşamıyorsunuz bedava bir şekilde. Bunlara eskiden ana çocuk sağlığı merkezinden ulaşılırdı. Eskiden dediğim on beş yıl önceye kadar.
Ana çocuk sağlığı merkezlerinde, sağlık ocaklarında bedava bulunurdu ve oralarda eğitilmiş ebeler, hemşireler, doktorlar vardı. Bu hizmeti vermek için. Bunların hepsi yok edildi. Önce o eğitim grupları lağvedildi.
Yeni hekimler, hemşireler, ebeler eğitilmiyorlar, aile planlaması konusunda özel bir destek almıyorlar.
En önemlisi de malzeme yok. Gidip bir aile hekiminden oral kontraseptif alamıyorsunuz. Çünkü istiyorsanız gidip kendiniz eczaneden satın alıyorsunuz.
Kürtaj yasası daha çok kadınların mücadelesi ile engellendi…
Hükümetin en son gündeme getirdiği “Kürtaj yasası” girişimini hatırlarsınız. Toplumun çok geniş bir kesimi, hatta hükümete yakın çevrelerden bile itirazlar geldi. Devletin insanların yatak odasına girmesine, insanların özel alanlarıyla ilgili kararlar vermesine itirazı oldu. Üstelik geçmiş dönem hatırlatıldı. Çünkü Türkiye 1960’larda, 1970’lerde çok sayıda kadın öldü. Genç kadın öldü. Bunlar anneydi çoğu. Yani çoluğu çocuğu olan kadınlardı.
Kadınlar, kendi kendilerine ya da yetkinliği olmayan kişilerden destek alıp ölüyorlardı.
1983’te yasa değişti ve anne ölümleri azaldı, kürtaj bir miktar serbestleştirildikten sonra bu ölüm oranlarımız da düştü. Kürtajın ne kadar şe yaradığını ben kendi meslek hayatım içinde gördüm.
‘Kürtaj kadınların hayatlarını kurtarıyor’
Kadınların hayatını kurtaran bir şey. Çocuklarının hayatını kurtaran bir şey. Bütün aileyi, bütün o, onların içinde yaşadığı topluluğu sağlığını ve iyilik halini etkileyen bir şey.
Üstelik bu bir hak…
Tabii bu bir hak. Çünkü gebelik risk içeren bir şey. Yani normal doğumda bile sonra normal gebelik ve normal doğum bile riskler içerir
Bunu istemeyen bir kadını zorunda bırakamazsınız. Sonuna kadar götürmeye. Buna mukabil ehil insanlar tarafından uygun koşullarda yapılan gebelik sonlandırma hizmetinin ölüm riski yüz binlerde.
Aslında sakıncalı olan gebelik ve doğum. Ama bunu böyle söylemek doğru değil.
Biz istiyoruz ki bütün gebelikler planlı, istenerek olsun. Bu hem kadınlar için iyi, hem aileler için iyi, hem o çocuklar için iyi, hem toplum için en iyisi. Bunun böyle olması gerek.
Elde tıbbi imkân varsa dediğim gibi hiçbir kadını zorlayamazsınız ki o tıbbi imkân en azından yüz yıldır var. Hele şimdi bir de işte gebelik sonlandıran haplar var, cerrahi işlem istemeyenler için ama o haplar da Türkiye’de nedendir yok, bilinmez.
Son derece emniyetli olmalarına rağmen otuz yıldır ruhsat alamadı. Zaten işin o kısmı vardı. Bir de
Onun üstüne iki bin on ikide yasayı geri çevirmeye çalıştılar. İsteğe bağlı kürtajı yasa dışı hale getirmeye çalıştılar. O olmadı. Çok tepki gördü çünkü. Hem kadınlar çok direndiler hem kamuoyunun her kesiminden hem sağlıkçılardan tepki yükseldi.
Kürtaj yasaklanınca ne oluyor?
Yasaklayınca gebelik sonlandırmayı engelleyemiyorsunuz. O merdiven altına kayıyor. Nitekim dünyada şu anda en çok gebelik sonlandırılan ülkeler var ki bunun yasa dışı olduğu ülkeler.
Dolayısıyla yasa dışı yapmanız hiçbir işe yaramıyor. Onun için bu makul bir çözüm değil. Tek ama dünyanın her yerinde tutucu çevreler. Hemen her ülkede tutucu çevreler bu hakkı işte geri itmek yasayı geri çevirmek ya da işte hala yasaksa serbestleştirmemek için gayret ediyorlar. Dolayısıyla siz bu hizmetlerin hepsine para ödüyorsunuz. Hacettepe nüfus ekipleri düzenli olarak araştırma yapar. Beş yılda yapılır.
1968’den beri Türkiye’de Hacettepe bunu beş yılda bir aralarla yapar. 2008’e kadar düzenli iyileşen bir çizgi vardı. Gebelik sonlandırma sayıları azaldı. Yasal ve ulaşılabilir olmasına rağmen. Çünkü insanlar bu konuda bilgilendiler ve bu yöntemleri kullanmaya başladılar
2010 ve 2013 araştırmasına göre gebelikten korunmak istediği halde yöntem kullanmayan insanların oranının iki katına çıktığını ortaya koyuyor.
“Anne ölümleri artacak”
Sağlıkta özelleştirme politikaları ile bağı nedir?
Kullandığınız yöntemi nereden temin ettiniz sorusu var. Özel sektörün payı giderek artmış. Yani parası olan ortasını hatta alt ortasında
bu hizmeti bir şekilde alıyor. Çünkü artık bunu geri çevirmek çok zor Türkiye’de. Anneannesi bile doğum kontrol yöntemi kullanmış kadınlardan bahsediyoruz.
Yani bu artık bilinen yerleşmiş bir bilgi ve davranış. Ama parayla ulaşılıyor. Ya da işte büyükşehirdeyseniz belki ulaşabiliyorsunuz. Kırsal kesimdeyseniz giderek istediğiniz halde gebelikten korumak istediğiniz halde yöntem kullanmamaya başlıyorsunuz kamu bir de gebelik sonlandırmada ulaşılmaz. Yani siz yoksul ve en en zor durumdaki kadınları istemedikleri gebelikleri taşımaya zorluyorsunuz.
Anne ölümleri de artacak. Bunun sayısını düzgün saymıyorlar ve bilgisini de vermiyorlar. Kamuya açık değil. Ben kaç kere CİMER’e, şuna buna başvurdum. Anne ölüm sayılarını bir türlü öğrenemedim. Hiçbir yerde yayınlanmıyor. Oysa açık olması lazım kamuya. Bunların sonuçlarını göreceğiz.
“Siyasi partiler programlarına almalı”
Sizce kürtaj hakkını savunan kadınlar nasıl argümanlarla konuyu gündeme taşıyabilir?
Mesela mutlaka şimdi önümüzdeki seçim mutlaka partililere baskı yapmak lazım. Bu konuları anlatıp parti programına koymak gerek.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bir açıklama yaptı. HPV aşısından bahsetti, tamam onlar çok olumlu. Ama ihtimal bunu kimse ona söylememiş. Yani çok temel bir hak.
Korunma istediğin zaman istediğin istediğin kadar çocuk sahibi olabilme hakkı bu temel bir hak. Bütün Birleşmiş Milletler Belgeleri’nde var. Bunların hepsinin Türkiye imzacısı. Ayrıca bizim yasamızda da var. Bizim yasalarımızda öyle, “isteyen istediği zaman istediği kadar çocuk sahibi olacak” diyor. Bu hakkı şu anda sağlanamıyor. Özellikle yoksullar için.
“Türkiye kürtaj hakkı konusunda geriye dönüyor”
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Bu bir insan hakkı. Bu kadınların bir hakkı çünkü beden onların. Gebeliğin sıkıntısını ve riskini taşıyan bu bir tıbbi bir risk var orada. Var yani. Yani en normal durumda bile zaman sıfır değildir gebelik ve doğumun riski. O riski alıyorlar. Ama doğurmak istediklerinde çocuk sahibi ha olmak istediklerinde çok yüksek olmayan bu riski en azından bizim ülkemiz için çok yüksek değil diyeyim.
Bu zaten insanın doğal, normal, biyolojik, sosyolojik süreci. Ama istemediği bir gebeliği sürdürmesi tıbben caiz değil bence. Buna zorlanması bence caiz değil. İnsan hakkına da aykırı.
Çok ağır sağlık sonuçları getiriyor istem yani gebelikten kadınlar için. Doğum sonrası depresyon vesaire. İstenmeyen gebelikler ekonomiyi de olumsuz etkiliyor.
Kadınların otonomisini olumsuz etkiliyor, ekonomiye katılımlı, olumsuz etkiliyor, sağlığı olumsuz etkiliyor. Mesela depresyon yapıyor, doğum sonrası depresyonu. arttıran bir şey istenmeyen gebelik.
Yasaları eğip bükerek, yasaklayarak engelleyemiyorsunuz. Ya bir kadın bir bebeğe de, bir gebeliği sonlandırmak istiyorsa sonlandırıyor.
Yalnız işte yasal olmadığı zaman, hizmet olmadığı zaman çok riskli şeyler yaparak sonlandırmak zorunda kalıyor. Ve kendi hayatını tehlikeye atıyor ve dünyada anne ölümlerinin beşte biri güvenli koşullarda yapılmayan gebelik sonlandırmalar yüzünden ortaya çıkıyor. Yoksa beş anneden birini kurtarabileceğiz bu hizmeti sağlarsak. Türkiye’de biz buraları geçmiştik. Onun için bunları artık tartışmıyoruz. Ama maalesef geriye dönüyoruz. O da kasıtlı olarak yapılıyor.
Bu hükümet şu an şu anda iktidarda olan ve yirmi yıldır iktidarda olan hükümet göreve geldiğinden beri bu konuda son derece nasıl diyeyim hiç dostane olmayan bir tutum sergiledi. Önce ana çocuk sağlığı merkezini bakanlıktan aldı. Uzakta bir yere taşıdı. Attı bir kenara yani. Ondan sonra da Çocuk Sağlığı Merkezleri kapatıldı. Sağlıkta dönüşüm yapılırken aile hekimliği hizmetlerinin içine aile planlaması konmadı.
Sıfır prim kalıyor aile hekimine. Ondan sonra kürtaj yasasını değiştirmeye kalktılar. O olmadı. Vicdani ret getirdi.
İşte bu ailelerde ve polikliniklerde gerek sonlandırma yapılmasını engelledi. Böylece zorlaştırmış oldu hizmetimiz. Yaygınlığını azalttı. Artık en son gelinen noktada da duyuyorum. Son iki üç yıldır gebelikten korunma yöntemlerini satın bile almıyor bakanlık. Bedava dağıtmıyor.
Sağlık personeli ebeler, hemşireler, doktorlar, aile planlaması konusunda eğitim alsınlar, hizmet içi eğitim alsınlar diye böyle ekipler kurulmuştu. Bunun yapısı kurulmuştu. Zaten daha gelir gelmez üç, iki bin dört o ekipleri dağıttılar.
Yani hizmetçi eğitim ortadan kalktı. Maalesef fakültede ve okulda öğrendikleriyle insanlar veremiyorlar bu hizmeti. Hep ihmal ediliyor oralarda da.
Ondan sonra işte adım adım buraya geldik ve şu anda paranız varsa işte bir muayenehaneye gidip ya da bir hastaneye, özel hastaneye gidip hizmet alabiliyorsanız alıyorsunuz. Mesele yok.
Yoksa bu hizmete ulaşamıyorsunuz ve hele şimdi artan yoksullukla giderek daha geniş kesimler. Yani insanlar karınlarını zor doyuruyorlar. Kim gidip spirallere hapa para verecek?
Türkiye’de kürtajTürkiye’de kadınlar, 1983 yılından bu yana gebeliğin 10. haftasına kadar ücretsiz, ulaşılabilir, güvenli, yasal kürtaj hakkına sahiptir. Ama bu hakkın uygulanması konusunda çok ciddi sıkıntılar var. Türkiye’de kürtaj 27 Mayıs 1983’de çıkarılan Nüfus Planlaması Hakkında Kanun ile yasal hale geldi. Yasa ile Türkiye’de kadınlar, doğurganlıklarını kontrol etmek için farklı doğum kontrol yöntemleri kullanabilir, çocuk istemediği halde hamile kalan her kadınlar gebeliğine son vermek için kürtaj olma hakkına sahiptir. Kadınlar için özgür, ücretsiz, ulaşılabilir, güvenli, yasal kürtaj hakkı aynı zamanda yaşam hakkıdır, aksi durumlar kadınları hayatlarını riske atacak tehlikelere zorlamak demektir. Kürtaja ilişkin düzenlemeler “Rahim tahliyesi ve Sterilizasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve denetlenmesine ilişkin tüzük”te düzenlenmektedir. Buna göre; gebeliğin 10. haftası doluncaya kadar, kadının rızası varsa ve tıbbi bir sakınca yoksa kürtaj işlemi yapılabilir. Yasada kürtaj için özel sağlık kuruluşu veya devlet kuruluşu diye bir ayrım yoktur. Yani yeterli donanımı olan tüm devlet hastanelerinde ve özel sağlık kuruluşlarında gebeliğin 10. haftasına kadar kürtaj yapılır. Gebelik süresi 10 haftadan fazla ise kürtaj işlemi, ancak gebelik annenin hayatını tehdit ediyorsa veya doğacak çocuk için tehlike olacağı hallerde, doğum ve kadın hastalıkları uzmanı tarafından verilen gerekçeli rapor ile yapılır. Kadının rızası olmadan kürtaj yapmak ise suçtur. Rızası olmadan bir kadının çocuğunu düşürten kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kürtaj işlemi sırasında kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olan kişi de altı yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kürtaj işlemi sırasında kadının ölümüne neden olan kişi ise on beş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Nuriye Ortaylı hakkında1977 yılında girdiği Hacettepe Tıp Fakültesi’nden 1983 yılında mezun oldu. Daha sonra 1986 yılında Zekai Tahir Burak Kadın Hastanesi’nde 4 yıl uzman olarak çalıştı. Ytenekli ve deneyimli bir halk sağlığı profesyoneli. RMNCH sorunları hakkında derin bir bilgi birikimini, ülke katılımı ihtiyacına ve haklara saygıya duyarlı bir şekilde getiriyor. Üreme sağlığı ve haklarıyla ilgili tüm tartışmalara değer katıyor. Cinsel sağlık ve üreme sağlığı sorunları konusunda başarılı bir araştırmacı ve bu alanda iyileştirilmiş sağlık uygulamaları ve programları geliştirmede mükemmel bir uygulayıcı. Düşük gelirli ülkelerde toplum temelli kontraseptif bilgi ve hizmet sunumundaki en iyi uygulamaları inceledi, genç profesyoneller için mükemmel bir mentor olarak görev yaptı ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Kıdemli Danışman pozisyonu aracılığıyla üst düzey teknik uzmanlık sağladı. Sonrasında farklı kurum ve kuruluşlarda görevlerde bulundu. Tacikistan, Özbekistan ve Gürcistan gibi ülkelerde çeşitli projelerde yer aldı. Türkçe’nin yanısıra Fransızca, Rusça ve İngilizce biliyor. |