2021’deki bağımsızlık günü kutlamalarından. (Foto: Haroon Sabawoon / AA)
Haberin İngilizcesi için tıklayın
“Medyanın rolüne gelecek olursak, medyanın Afganistan’daki kadınlara gerçekten ne olduğunu ve kendi ülkelerinin – özellikle de Afganistan’da dahli bulunan ülkelerin – bundan nasıl sorumlu olduğunu bilmesini sağlamak konusunda önemli bir rolü olduğuna gerçekten inanıyorum.
“Bu hikâyeyi dünyaya duyurmak, bunun hoş görülebilecek bir şey olmadığını, bunu hoş görmememiz gerektiğini söylemek medya ve gazetecilerin görevi. Fakat Afganistan’daki kadınlara ve diğer ötekileştirilmiş gruplara gerçekte ne olduğuyla ilgili pek fazla şey duymuyoruz.”
Afganistanlı gazeteci ve Zan Times haber sitesi Yayın Yönetmeni Zahra Nader, Afganistan’daki hak ve özgürlüklerin durumunu ve bu durumun uluslararası basına yansımalarını kısaca bu sözlerle anlatıyor.
“Bence medya Afganistan konusunda haber yaparken bizi kurban olarak gösteriyor. Ama biz kurban olarak gösterilmekten çok yorulduk” diyor Nader, bir yandan da bir noktanın altını kalın kalın çiziyor:
“Afgan kadınlar direniyor. Onlar direnişçi, onlar hayatta kalanlar, onlar savaşanlar. Bu, bu durumda nasıl yaşadığımızı, bu duruma nasıl katlandığımızı ve – kendi başına bir direniş eylemi olarak – burada bir günü daha nasıl atlattığımızı gösterecek şekilde haberleştirilmeli.”
Nader’in Türkiye’ye de bir çağrısı var:
“Akademisyenler, yazarlar ve aydınlar da dâhil Türkiye’deki insanların Taliban’ın İslam’ı kötüye kullanmasını kamuoyu önünde kınaması gerekiyor. Ayrıca, Türkiye toplumunda Taliban’ın Afganistan’daki cinsiyet ayrımcılığı rejimini aklamaya çalışanlara karşı da seslerini yükseltmeliler.”
Gazeteci ve York Üniversitesi doktora öğrencisi Zahra Nader ile söyleşimizin ikinci bölümünde Afganistan’daki hak ihlallerinin dünya basınına nasıl yansıdığını ve dünyanın dört bir yanındaki gazeteci ve hak savunucularının Afganistan halkı için neler yapabileceğini konuştuk.
TIKLAYIN – “Tam da şu an Afganistan’daki kadınların hikâyesini anlatmak gerek”
“Medyada ‘kurban’ olarak gösterilmekten yorulduk”
Dünya basınının Afganistan hakkındaki haberleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Haberlerin zamanla azaldığını söyleyebilir miyiz? Bu haberler sizce yeterli mi? Ve biz Afganistan dışındaki gazeteciler olarak Afgan halkının sesini duyurmak için ne yapabiliriz?
Bence medya Afganistan konusunda haber yaparken bizi kurban olarak gösteriyor. Ama biz kurban olarak gösterilmekten çok yorulduk.
Öncelikle, Afgan kadınlar direniyor. Onlar direnişçi, onlar hayatta kalanlar, onlar savaşanlar. Bu, bu durumda nasıl yaşadığımızı, bu duruma nasıl katlandığımızı ve – kendi başına bir direniş eylemi olarak – burada bir günü daha nasıl atlattığımızı gösterecek şekilde haberleştirilmeli.
Bence bu hikâye durumun ne kadar zor ve insanlıktan uzak olduğu ve ne kadar acil bir şekilde değiştirilmesi gerektiği açısından anlatılmalı.
“Peki ya aynı şey erkeklerin başına gelseydi?”
Erkeklerin tüm temel insan haklarından mahrum bırakıldığı, kendilerine evde kalmalarının ve yüzlerini örtmelerinin söylendiği bir durumu hayal edebiliyor musunuz? Böyle bir durumda ne olurdu gerçekten? Dünya sessiz kalır ve kınar mıydı? Yalnızca çok üzgün olduklarını, çok endişeli olduklarını, “ama maalesef bu konuda bir şey yapamadıklarını” mı söylerlerdi?
Bence şu an gördüğümüz durum şu: Dünya, bir şekilde Taliban ile uzlaşmak istiyor ve bunu Afganistan’daki kadınların pahasına yapıyor. Afganistan’daki siyasi krizlerin küresel ve bölgesel etki ve sonuçları olmasına rağmen bu, pek de dünyanın pahasına bir durum değil.
Kadın haklarından bahsediyorlar ama Afganistan bağlamında kadın haklarından nasıl bahsedebilirsiniz? Afganistan’daki insanlar, özellikle de kadınlar için bahsedebileceğimiz bir hak kaldı mı?
“Kabul edilemez bir çifte standart”
Bu insanların Taliban’a karşı ne derecede hoşgörülü olduğunu, Taliban’la sürekli görüştüklerini, onları Norveç’e götürdüklerini ve tüm bu olanları gördüğünüzde yalnızca şunu soruyorsunuz: “20 milyon insanı temel insan haklarından mahrum bırakan bir gruba böyle mi davranılır? İnsan haklarını ihlal edenlere böyle mi muamele ediyorsunuz? Onlara muameleniz bu mu?”
Burada karşı karşıya kaldığınız çifte standart da bu: Afganistan’daki kadınlar temel insan haklarından mahrum edilirken cinsiyet ayrımcılığı politikalarını uygulamak için yardım olarak aldıkları parayı kullanan Taliban jetlerle ülkeden ayrılabiliyor. Bu, kabul edilemez.
“Olanları dünyaya duyurmak gazetecilerin görevi”
Medyanın rolüne gelecek olursak, medyanın Afganistan’daki kadınlara gerçekten ne olduğunu ve kendi ülkelerinin – özellikle de Afganistan’da dahli bulunan ülkelerin – bundan nasıl sorumlu olduğunu bilmesini sağlamak konusunda önemli bir rolü olduğuna gerçekten inanıyorum.
Bu hikâyeyi dünyaya duyurmak, bunun hoş görülebilecek bir şey olmadığını, bunu hoş görmememiz gerektiğini söylemek medya ve gazetecilerin görevi. Fakat Afganistan’daki kadınlara ve diğer ötekileştirilmiş gruplara gerçekte ne olduğuyla ilgili pek fazla şey duymuyoruz.
Şimdi Taliban’ın uluslararası gazetecileri de gözaltına aldığını, taciz ettiğini ve sorguya aldığını duyuyoruz. Uluslararası gazetecilerin Taliban’ın koruması altında olduğu önceki dönemlerde durum bu değildi. Fakat yine de Afgan gazetecilerin sahip olmadığı bazı ayrıcalıklara sahipler.
“Para veriyorlar çünkü bu daha kolay”
Dolayısıyla, dayanışma istiyoruz. Uluslararası medyanın – sadece Afganistan’daki kadın nüfusunu düşünerek – en az 20 milyon insanın haklarından ve özgürlüğünden ve koca bir ülkenin nasıl acı çektiğinden bahsettiklerini yürekten hissetmelerini istiyoruz.
Gerçekten gerçek olana, ne olduğuna odaklanmalarını ve bunu etkili olacak bir şekilde yapmalarını istiyoruz.
Seslerini yükseltmeleri gerek, ülkelerini ve siyasetçilerini kolay olanı değil, doğru olanı yapma konusunda sorumluluk almaya çağırmaları gerek.
Şimdi ise diğer ülkelerin Afganistan’daki insani kriz karşısında para yardımı yaptığını görüyoruz çünkü bu, şunu söylemekten daha kolay: “Hey Taliban; bu, kabul edilemez. Sana para vermeye devam ediyoruz ama sen yapacağını söylediğin şeyleri yapmıyorsun.”
Dolayısıyla, bu ülkelerden – benzer durumlarda yaptıkları gibi – Taliban’dan hesap vermesini istemelerini talep ediyoruz.
Medyanın rolünü gerçekten bu hikâyeyi nasıl anlatabileceğinizin ve Afganistan halkına verilecek desteği harekete geçirebileceğinizin bir parçası olarak görüyoruz.
“Kız kardeşlik ve dayanışma önemli”
Son olarak, Türkiye’deki ve tüm dünyadaki kadın hakları aktivistlerine ve Afgan halkına vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Gerçekten dayanışmalarını ve desteklerini istiyorum çünkü bu, kız kardeşliğin ve dayanışmanın gerçekten önemli olduğu bir zaman. Desteğe ihtiyacımız olan bir zamandayız çünkü buna karşı savaşmak için herhangi başka bir olanağımız yok.
Afgan kadınlar çok az şeye sahip: İşlerini kaybettiler, kendi toplumlarına tam olarak katılma yetilerini, kendi gelecekleri, kendi bedenleri ve kendi kıyafetleri hakkında karar alma yetilerini kaybettiler.
Tüm dünyadaki feminist hareketin hep birlikte ayağa kalkıp şunu demesine ihtiyacımız olan bir zamandayız: “Hey, bu olanlar artık çizgiyi aşıyor. Önce bir ülkede, sonra bir ülkede daha kadın haklarına yönelik saldırıların şiddetlendiğini duyuyoruz.”
“Afganistan’da yapılanlar dünyaya örnek teşkil ediyor”
Peki, bu neden oluyor? Çünkü Afganistan örneğini görüyoruz. Hiçbir şey yapılmadığını, orada olanların tolere edildiğini görüyoruz. Bu, kadınların haklarının ne ölçüde kısıtlanabildiği, kadınların haklarından ne derecede mahrum bırakılabildiği konusunda dünyaya bir örnek teşkil ediyor.
Korkarım ki bu durum şu anda başka ülkelerde de yaşanıyor. Feminist hareketin ve insan hakları ile eşitliğe inanan herkesin Afganistan’da olanlara dikkat etmesi gerektiğine inanıyorum çünkü Afganistan’da olan Afganistan’da kalmıyor; bu, tüm dünyada kadınların gördüğü muameleyi etkileyecek.
Türkiye’ye: “Taliban’ı aklamaya çalışanlara karşı durun”
Toplumun çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülke olarak Türkiye’den özel bir talebim var: Lütfen Taliban’ın İslam’ı suistimal etmesine sessiz kalmayın.
Taliban, açıkça ve pervasızca insan haklarını, özellikle de kadınların haklarını ihlal ediyor. İslam adına, halkın gözleri önünde işkence, kırbaçlama ve cinayet işliyor, tüm bunlara getirilen eleştirileri ise “İslam’a saygısızlık” olarak değerlendiriyor.
Akademisyenler, yazarlar ve aydınlar da dâhil Türkiye’deki insanların Taliban’ın İslam’ı kötüye kullanmasını kamuoyu önünde kınaması gerekiyor. Ayrıca, Türkiye toplumunda Taliban’ın Afganistan’daki cinsiyet ayrımcılığı rejimini aklamaya çalışanlara karşı da seslerini yükseltmeliler.
Afganistan’daki insanlar, özellikle de kadınlar şu anda dayanışma ve destek arıyor. Lütfen Afganistan halkının yanında olun. (SD)