Medya herhangi bir konuyla ilgili algılarımızı şekillendiren önemli bir araç olarak gündelik yaşamlarımıza etki ediyor. Ancak medya aracılığıyla dolaşıma sokulan imajlar, söylemler ve üretilen dil her zaman toplumu olumlu anlamda etkileyecek nitelikte olmuyor. Söz konusu engellilik ve bu meseleyle birlikte düşünülmesi gereken toplumsal cinsiyet olunca medyanın neyi yaygınlaştırmaya çalıştığı da önem kazanıyor. Engelli bireyler medyada neredeyse görünmezler. Bu görünmezlik engelli bireylerin deneyimlerinin, yaşadıkları sorunların ve uğradıkları hak ihlallerinin yapısal kaynaklarının ve hak taleplerinin de görünmez olması anlamına geliyor.
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 8. Maddesi “bilinçlendirme” başlığı altında sözleşmeye taraf devletleri tüm kitle iletişim araçlarında engelli bireylerin sözleşmenin amacına uygun bir yaklaşımla temsil edilmesini cesaretlendirmekle yükümlü kılar. Dolayısıyla medyanın düzenli olarak izlenmesi, ayrımcılık içeren temsillerin dönüştürülmesi için çalışmalar yapılması bir zorunluluk.
Bu klavuz, medyanın engelli bireyleri ve özellikle engelli kadınların deneyimlerini yok sayan ya da belirli bir perspektifle sunan yaklaşımlarına karşı neler yapılabileceğine cevap oluyor.