LGBTİ+ bağlantılı konularda yazmak gazetecinin, kafa karıştırıcı ifadelerle sıklıkla karşılaşmasına yol açıyor. Peki ne yapmalı? LGBTİ+ bireyleri konu alan haberlerde nelere dikkat edilmeli? Akademisyen İdil Engindeniz’den rehber niteliğinde bir yazı…
Türkiye’de genelde ağırlıklı gündem konusu olmayan LGBTİ+’lar, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, eşcinselliği ve “zina”yı mücadele edilmesi gereken unsurlar olarak belirttiği, 24 Nisan’daki Cuma hutbesi sonrasında bir anda odak noktası haline geldi. Bu konuşmanın ardından Erbaş’a yönelik tepkilerin dile getirilmesiyle birlikte devletin üst kademeleri de Erbaş’ı destekleyen açıklamalar yapmaya başladı: “Buradan milletimin tüm fertlerini rabbimizin yasakladığı her türlü sapkınlığı sergileyenlere karşı dikkatli olmaya, tavır almaya davet ediyorum.” (Recep Tayyip Erdoğan, 2020)
LGBTİ+’ların neden birdenbire, dönemin gündemiyle tamamen ilgisiz bir şekilde, hedef alındığına dair çeşitli tahminlerde bulunmak için tartışmaların nasıl ilerlediğine bakabiliriz. Haber metinlerinde ve köşe yazılarında konu, özellikle de gündemin iki baskın konusu olan İstanbul Sözleşmesi ve çoklu baro tartışmaları kapsamında ele alınmış ve Sözleşme’nin topluma yönelik “tehlikesi” ile baroların “kabul edilemez tutumlarının”, “kontrol edilemezlikleri”nin ispatı olarak kullanılmış. Hem de Ayasofya’nın İslami ibadete açıldığı gün yapılan konuşmanın tesadüfi olduğunu söylemek biraz zor. Bu durumda, toplumun destek vermekte en tereddüt edeceği gruplardan birinin aslında bambaşka konulara “meşruiyet” kazandırmak için “kurban” olarak seçildiğini iddia edebiliriz. Zira günümüzde geniş kitleler, Recep Tayyip Erdoğan’ın 2002’de yaptığı kadar “cesur” açıklamalar yapabilecek durumda değil:
“Eşcinsellerin de kendi hak ve özgürlükler çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart. Zaman zaman bazı televizyon ekranlarında onların da muhatap oldukları muameleyi insani bulmuyorum”.
Nitekim, Nisan-Mayıs döneminde ulusal, yerel basın ve internet sitelerinde yaptığımız bir araştırma yukarıda bahsettiğimiz konunun, yayınların %80’inde LGBTİ+’ları dışlayıcı ifadelerle ele alındığını ortaya koyuyor. Derdimiz, kendinden başkasına yer vermeyen görüşlere sahip ya da siyasi iklime göre yayın çizgisini değiştiren medya organlarıyla değil. Toplumdaki ağırlıklı görüşü yansıtmadıklarını gerek tirajlarıyla, gerekse çeşitli sivil toplum kuruluşlarının sahada yaptığı çalışmalarla görebiliyoruz. Onları bir yana bırakıp hak odaklı habercilik yapmayı amaçlayan ama LGBTİ+ bağlantılı konuları nereden, nasıl ele alacağında tereddüt eden gazetecilere dönmek çok daha somut ve olumlu neticeler veriyor.
Peki, LGBTİ+’larla ilgili haberlerin nasıl yayınlanacağı neden önemli? Hemen her toplumda bazı kesimler diğerlerine göre daha dezavantajlı konumda bulunuyor. Eğitime, sağlığa ve adalete erişim, insanca muamele görme, karşılaşacağı olası hak ihlallerine dair yasal güvence konularında dışlanan, yok sayılan, yok edilmek istenen gruplara bir de medyada bütün bunları destekleyecek şekilde yer verilmesi o kişilerin toplumdaki varlığını daha da zorlaştırıyor. Nasıl ki karşımıza çıkan onuncu çikolata reklamında elimiz bir şekilde çikolataya gidiyorsa her yayında sürekli “travesti terörü” ifadesi gördüğümüzde de benzer şekilde zayıf düşüyor ve artık bu damgalamayı içselleştiriyoruz. İçselleştirdiğimiz sürece de aynı ayrımcılığı üretmeye devam ediyoruz. Oysa eşcinseller her yerde. Üstelik, çeyrek asırdan fazladır bu ülkede örgütlü mücadele yürütüyor.
LGBTİ+’ların kamusal alanda görünürlüğünün artması, LGBTİ+ hareketin yani örgütlü bir yapının varlığı bizleri, anlamakta güçlük de çektiğimiz, yeni adlandırmalarla karşı karşıya bıraktı. Gazeteci için bu alana en temel haliyle de olsa hakim olmak, hakim olamadığı konular için de nereye başvuracağını bilmek, her şeyden önce haberi doğru aktarabilmek için önemli.
Öncelikle LGBTİ+ ne demek sorusunun cevabını verelim: Lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks ve kendini bunlar dışında tanımlayan herkes için kullanılan kısaltma. Bu yazıyı okuyan çoğu kişinin bildiği bir şey belki ama gazete ve televizyon haberlerinde “LGBTİ’liler” olarak kullanıldığına o kadar çok şahit oldum ki bir kez daha tekrarlamış olayım. Yazının akışını kolaylaştırmak için “+” kısmını sürekli yazmayacağım ama okurken o kısmın da aklınızda bulunmasını umuyorum. “LGBTİ’liler” ifadesine dönersek oradaki sıkıntı aradaki “li”den kaynaklanıyor. Heteroseksüel (düz cinsel) birine heteroseksüelli demek; sarışın birine sarışınlı demek gibi. Keza, LGBTİ+ bir örgüt adı olmadığı için CHP’li, HDP’li, AKP’li gibi kullanılmaması gerekiyor. Sadece “LGBTİ’ler” demek yeterli. Bunun yerine “eşcinsel kadın ve erkekler” diyebilirsiniz, “translar” diyebilirsiniz, ele aldığınız konuya göre biseksüel ve interseks ifadelerini kullanabilirsiniz. Ancak, hepsiyle ilgili bir konudan bahsediyorsanız bu adlandırmalar adı geçen grupların birini / birkaçını dışarıda bırakmış olacaktır. Yine de hemen hepsi “LGBTİ’li”den iyidir.
Biz biliyoruz ama okur nasıl anlayacak? LGBTİ+ ifadesinin ilk kullanımında (uzun) bir parantez içinde açılımını vermek, sonrasında kısaltmayla devam etmek bir çözüm olabilir. Şunu söylemeliyiz ki LGBTİ+ bağlantılı konularda yazmak gazetecinin, kafa karıştırıcı ifadelerle sıklıkla karşılaşmasına yol açıyor. Toplumsal koşullar, yapılar değiştikçe bu alanda da isimlendirmeler değişebiliyor, geçen yıl kullanılan bir ifade artık geçerli olmayabiliyor. O yüzden “bu neydi” diye sorduğumuz her şeyi kontrol etmek için en iyi yollardan biri LGBTİ+ örgütlerin ne dediğine bakmak. Dilerseniz bir derneği arayarak, dilerseniz derneklerin sitelerine, yayın organlarına bakarak yakın tarihli kullanımın ne olduğunu görebilirsiniz.
Bir adım daha atalım ve LGBTİ+’daki harflerin temsil ettiği ifadeleri biraz daha açıklayalım. Lezbiyen, içlerinde en bildiklerimizden biri olsa gerek, cinsel ve duygusal yönelimi kendi cinsine olan kadın.
“Gey”de biraz ayrıntıya ihtiyacımız var. Mesela neden “gay” değil de “gey” yazmak gerekiyor. İngilizce kelimenin Türkçe okunuşunu kullanmak daha çok kelimeyi yerlileştirmek, eşcinselliğin “kökü dışarıda, Batı oyunu” bir şey olmadığının altını çizmek için tercih ediliyor. Türkçe’de “homoseksüel” kelimesi tıpla çok özdeşleşmiş durumda, dolayısıyla eşcinsellik=hastalık algısı uyandırabiliyor. Sadece “eşcinsel” dediğimizde hem erkeklerden hem kadınlardan bahsetmiş oluyoruz. Bütün bunlardan dolayı ya “erkek eşcinseller” ya da “gey” yazmak gerekiyor.
Biseksüeller, gerek LGBTİ+ harekette gerek medyada en az görünürlüğe sahip grup. Cinsel ve duygusal yönelimi her iki cinse de olan kişileri adlandırmak için kullanılıyor bu kelime de.
Trans ne demek? Doğduğumuzda hemen hepimize (istisnaları aşağıda göreceğiz) bir cinsiyet atanıyor, sahip olduğumuz üreme organına göre kız ya da oğlan oluyoruz. İşte buna “atanmış cinsiyet” deniyor. Doğumda atanmış cinsiyete ait olmadığımızı düşünüyorsak kendimizi trans olarak tanımlayabiliriz, bunun için herhangi bir ameliyat geçirmemiz gerekmiyor. Kadın üreme organlarına sahip olarak doğmuş ama kendimizi erkekliğe daha yakın hissediyor olabiliriz (trans erkek). Ve tam tersi (trans kadın).
Gençlerin muhtemelen daha az duyduğu, orta yaş ve üstünün bildiği bir kelime daha var. Artık eskisi kadar kullanılmıyor ama yanlış kullanımının önüne geçmek için onu da ekleyelim. “Travesti”ye ne oldu? 2000’lerin başına kadar travesti kelimesi LGBTİ+ hareket içinde de kullanılıyordu, ancak uzun bir zamandır trans ifadesi kullanılıyor. Eskiden “travesti = ameliyat olmamış”, “trans = ameliyat olmuş” (çoğunlukla kadın) anlamında kullanılıyordu. Oysa, travestilik sadece karşı cinsin kıyafetlerini giymekten hoşlanmayı içeriyor. Bir kişi travesti olup atanmış cinsiyetinden memnun bir heteroseksüel olabilir. Özet: haberiniz özellikle travestilerle ve travestilikle ilgili değilse cinsiyet geçiş ameliyatından bağımsız olarak trans isimlendirmesini kullanmak gerekiyor.
Gelelim “İ”ye, interseks. Doğduğumuzda bedenimizde her iki üreme organına da sahip olabiliriz, iki cinsi belirleyen hormonlar bizim bedenimizde farklı oranlarda bulunuyor olabilir, erkeğe ait bir özelliği kadın bedeninde taşıyor olabiliriz. Bu durumda interseks olarak tanımlıyoruz kendimizi. İntersekslerle ilgili sorun, genellikle doğumdan hemen sonra tıbbi bir müdahaleyle iki cinsten birine atanmaları. Fiziksel hiçbir sorun olmadığı halde bir bebek böyle bir müdahaleye maruz kalabiliyor. “Türkiye’de kaç interseks doğum yaşanıyor? Ameliyat kararı neye göre veriliyor? Bu bilgi daha sonra çocuğa anlatılıyor mu? Nasıl anlatılıyor?” sorularına cevap olacak haberler bu konudaki bilgi eksikliğimizi gidermekte çok yardımcı olacaktır mesela.
Bu kısımda son olarak bir de “cinsel tercih”, “cinsel yönelim”, “cinsel kimlik” konularına değinelim. “Cinsel tercih”, LGBTİ+ olmayı sadece kişinin kendisiyle ilgiliymiş, isterse bundan vazgeçebilirmiş ama ısrarla bunu seçiyormuş gibi yansıttığı için “tercih” edilmiyor. “Velev ki tercih” demek mümkün, yani “bunu tercih etmiş olmam size bana ayrımcı davranma hakkı vermez” demek. Yine de haberlerde “cinsel tercih” ifadesinden kaçınmakta yarar var.
Cinsel yönelim, eşcinsel – biseksüel erkek ve kadınları kapsıyor (tabi ki heteroseksüellik de bir cinsel yönelim). Aslında burada sadece cinsel değil duygusal yönelim de söz konusu ama o tartışmayı şimdilik bir yana bırakabiliriz. Cinsel kimlik de trans ve interseksler için kullanabileceğimiz bir ifade. Çok ufak bir dikkatle haberde terimleri doğru kullanmak mümkün. Biraz daha kafa karıştırma riskini göze alarak şunu da ekleyelim: Trans-kadın cinsel kimliğine sahip birinin cinsel yönelimi eşcinsellik olabilir. Yani erkek bedeninde doğmuş bir kişi, kadın olarak yaşayıp başka bir kadına aşık olabilir. Bu durumda, lezbiyen bir trans-kadın söz konusu.
“Kendine Ayşe diyen Ali Engindeniz”
Yukarıda translardan bahsetmiştik. Haber konusu olduklarında transları hangi isimle yazdığımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü nüfus cüzdanında yazan isimle kişinin kendisine verdiği isim aynı olmuyor. Bunun çeşitli sebepleri var. Örneğin, cinsiyet geçiş ameliyatına kadar giden süreç idari olarak iki yıl kadar sürebiliyor, hem sürecin kendisinin hem ameliyatın maddi bir yükü söz konusu. Keza bir kişi, cinsiyet geçiş ameliyatına gerek duymadan da yaşayabilir. Her iki durumda da resmi kimliğimizde doğumda atanmış cinsiyetimizin adı yazmaya devam eder. Bu durumdaki biriyle ilgili haber yaparken, kendisi hangi ismi kullanıyorsa onu yazmak gerek. Nüfusta yazan ismimiz sadece devlet için önemli, X olarak doğanı nüfustan düşmek için (şimdilik) böyle bir ihtiyaç duyabilir devlet. Ama bu durumdaki bir kişiden bizim, onun kendisine verdiği isimle bahsetmemizin önünde hiçbir engel yok. Gazeteci açısından ölen “Ayşe”dir, “Ali Engindeniz” değil.
LGBTİ+’lar ne zaman haber olur?
Her zaman. Üstelik sadece hak ihlalleriyle değil başka pek çok konuyla bağlantılı olarak yer vermek mümkün LGBTİ+’lara haberlerde. Haberi, sadece “mağdur, haksızlığa uğramış, ezilen” LGBTİ+ hikayeleri olarak görmemek çok önemli. Zira evet herkes gibi LGBTİ+’lar da çeşitli zorluklar yaşıyorlar, bunun cinsel yönelim ve kimlikleriyle katmerlendiğini de düşünebiliriz ama hayat acılardan ibaret değil. Gazeteci kendisine toplumsal bir rol biçiyorsa bu konuda da, dezavantajlı bir grubu “çaresiz” göstermek yerine, bir yerlerde kendini yeni keşfetmeye başlayan bir LGBTİ+’yı güçlendirecek, doğru bilgilendirecek haberler yapmayı tercih edebilir.
LGBTİ+ hareket açısından önemli olan çeşitli tarihler muhakkak ki haber açısından daha zengin bir kaynak sunacaktır. Bunlardan en önemlileri, “17 Mayıs Homofobi, Bifobi, Transfobi Karşıtı Gün” ile her yıl Haziran ayının son haftasında düzenlenen Onur Haftası ve o haftanın sonundaki Pazar günü yapılan Onur Yürüyüşü.
Buraya kadar hep “LGBTİ+ bağlantılı konular”dan bahsettik ama genel olarak tüm haberlerde dikkat edilmesi gereken bir nokta var: aslında her konu LGBTİ+’ları da ilgilendiriyor çünkü LGBTİ+’lar her yerde. Dolayısıyla herhangi bir konuda bir yerden görüş almak istediğinizde rahatlıkla LGBTİ+ hak savunuculuğu alanında çalışan dernekleri, grupları arayabilirsiniz. Tabi bunu “haberi renklendirmek için” değil, toplumun her kesiminin görüşüne, o konudan nasıl etkilendiğine yer vermek için yapıyor olmak gerek. Nasıl ki bir konuda konuşacak kişi ararken “bu alanda çalışan kadınlar kimler” sorusunu unutmamak gerekiyorsa herhangi bir haberde LGBTİ+’ları da kaynak olarak kullanmak, onların görüşünü yansıtmak haberi tamamlayacak bir parça. Çünkü iyi bir gazeteci herkesin gözünün önünde olan ama kimsenin görmediğini görendir aynı zamanda. Ve çünkü, ismi lazım değil bir yayın LGBTİ+ nefretini köpürterek onlarca “haber” yayınlıyorsa biz neden onlarca “birarada yaşamı kuvvetlendirecek” haberler yapmayalım?
Ulaşabileceğiniz dernekler:
Ankara: Kaos GL (Kaos Gay ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği)
Pembe Hayat
Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği
İstanbul: Lambdaİstanbul (LGBTİ+ Dayanışma Derneği)
SpoD (Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği)
Lezbiyen Gey Biseksüel Trans İnterseks Bireylerin Aileleri ve Yakınları Derneği (LİSTAG)
İzmir: Siyah Pembe Üçgen
Haber kontrol listesi:
- Bu haberde LGBTİ+’larla ilgili bir unsur var mı? Oradan gelecek bir görüş haberim için tamamlayıcı olur mu?
- Konuyla ilgili nereye ulaşabilirim (Bknz. Dernek listesi, onlar sizi yönlendirecektir)
- Haberde kullandığım ifadeler tutarlı mı (bir yerde gay, bir yerde gey; bir yerde cinsel yönelim, bir yerde cinsel tercih, vb.)
- Haberde kullandığım ifadeler doğru mu (x konuyu y diye mi yazmışım?)
- LGBTİ+ bağlantılı haberlerde sıklıkla rastlanan klişeleri kullanmış mıyım (“renkli kişilik / görüntüler”, “şenlik havası” vb.)