Fotoğraf: 1 Mayıs 2019, Ankara, Kaos GL
TÜİK’in yıllık enflasyonu açıklamasının ardından: İktisatçılar, ekonomiyi, cinsiyet eşitsizliğini yok sayarak yorumlamayı sürdürüyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) dün (5 Mayıs) yıllık enflasyonu yüzde 70 açıkladı TUİK’in doğruluğu tartışmalı verilerine göre bile üç haneliye doğru yuvarlanan enflasyon, Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göreyse yüzde 158.
Yani bugün yirmi yaşındaki lubunyanın gördüğü en yüksek enflasyon oranı bu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faizi indireceğiz ve indiriyoruz. Bilin ki enflasyon da inecek, daha da düşecek” sözlerinin ardından geçen beş ayda görünen o ki düşen tek şey alım gücümüz.
Ekonomistler ve ekonomi yazarları ne diyor?
Murat Yetkin dün yayımladığı değerlendirmesinde “Son yıllarda gelir dağılımında da bozulma var. Bunun (kaba) bir göstergesi, yurtiçinde yaratılan gelirden (GSYH) alınan payların gelişimi. Ücretli aleyhine bir gelişme söz konusu” diyor.
Emin Çapa Türkiye’nin dünyada en yüksek enflasyona sahip altıncı ülke olduğunu söylüyor.
Fikret Bila, “Enflasyon zaten ağır vergi yükü altında olan orta ve alt gelir gruplarını fakirleştirir. Hayat standardını düşürür, işsizliği, yoksulluğu artırır” diyor ve içinde yaşadığımız gerçekliği hatırlatıyor.
Ekonomist ve siyasetçi Selin Sayek Böke’nin yorumuysa şöyle: “Saray ne diyordu? TL değer kaybedecek, ihracat artacak, ithalat azalacak, dış denge düzelecek, enflasyon düşecek! Sonuç: Dış ticaret açığımız 2022’nin ilk dört ayında geçen yılın aynı dönemine göre %130 artarak 32,5 milyar dolar oldu! Hem enflasyonu hem dış açığı patlattılar!”
Ekonomi nihayet siyasetle yorumlanıyor sırada cinsiyet körlüğünü yenmek var
Hemen hemen tüm iktisatçıların yüksek enflasyondan çıkış haritası Merkez Bankası’nın bağımsızlığının sağlanması, düşük faiz politikasından vazgeçilmesi ve demokratikleşme. Bu tahlilleri savunan ekonomistler mevcut iktidarın bu reformları sağlayamayacağını da ekliyor. Yıllarca iktisatı politikayla birlikte değerlendirmeyi tercih etmeyen iktisatçılar artık mecburen siyasi analiz de yapıyorlar. (Bu ayrı konu.)
İktisatçıların siyasetten uzak kalma çabasından olsa gerek bir diğer yorum eksiği yoksulluğu katmansız, yekpare ve homojen kabul etmeleri. Daha önce kadın yoksulluğundan bahsetmiş ana akım yorumcuların LGBTİ+ yoksulluğunu yok saydığına değinmiştik.
Kadın yoksulluğuna dair ilginiz varsa bu Mart ayında Derin Yoksulluk Ağı’nın yayımladığı Kadın Yoksulluğu bilgi notuna mutlaka bir gözaltın derim. Bilgi notu “Kadınların yoksulluk içinde yaşama olasılığı erkeklere göre %35 daha fazla” diyerek yoksulluğun katmansız olduğu iddiasını Türkiye’den yıkıyor.
Yoksulluğu yekpare görmek
Peki ya lubunyalar… Ergenliğinde cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve ifadesi aile ve toplum beklentisini karşılamadığı için evden-okuldan atılan; barınma, eğitim, çalışma hakları sistematik biçimde ihlal edilen LGBTİ+’ların yoksulluğu konuşuluyor ya da araştırılıyor mu?
Ekonominin ana akım yorumcuları için belli ki bir tek yoksulluk var. Ancak Amerika, Kanada ve birçok Avrupa ülkesinde yapılan bağımsız bilimsel araştırmalar heteronormatif, ikili cinsiyetli kapitalist dünyada LGBTİ+ yoksulluğunun ayrıca incelenmesi gerektiğini söylüyor.
Yoksulluğun sosyal hayata yansıyan çok çeşitli boyutları var. Amerikan Psikoloji Birliği (APA), “Bireyin sosyoekonomik konumu, ayrımcılık deneyimleriyle de ilişkili olabilir. Ayrımcılığın kişinin sosyoekonomik konumuna atfedilmesi de depresif belirtiler ve anksiyetenin yüksekliğiyle de ilişkili” diyor.
Türkiye’de iktisatçılar, ekonomiyi cinsiyet eşitsizliğini yok sayarak yorumlamayı sürdürüyor. Biz LGBTİ+’lar ve kadınlar yoksulluğun tek parça olmadığını ne yazık ki siyasi ve ekonomik krizi dibine dek yaşayarak deneyimliyoruz.
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.