“Neden bir erkeğe ihtiyacım olsun ki güvenlik için?”
“Oğlanlar yetiştirilme tarzı ile otonom olmayı, kızlar bağlılığı öğreniyor!”
“Yalnız olmaktan memnun musun? Neden evlenmiyorsun?”
“Pek çok kadın bekar yaşıyor olmasına rağmen bu durum tuhaf karşılanıyor.”
“Türkiye’de doğurmam, evlenmem demek kadınlar açısından büyük bir meydan okuma.”
Cümleler, İspanya-Türkiye ortak yapımı “Singled Out” isimli belgeselden.
70 dakikalık belgeselde evlenmemeyi/özgürlüğü seçmiş beş kadın Melek M. Küçükuzun, Jules Gibson, Yang Shu, Yan Ge, Manuela Ripollés konuşuyorlar.
Nerdeyse dört yıla yayılan bir çalışmanın ürünü belgesel, Türkiye, İspanya, Çin ve Avusturya gibi farklı ülkelerdeki özellikle belli bir yaşın üzerindeki kadınlara yönelik “evlen/ bir ilişkin olsun” baskısının izini sürüyor.
Daha önce Documantarist ve Altın Portakal’da gösterilen belgesel, Türkiyeli izleyici ile üçüncü kez buluşacak.
18. Filmmor Kadın Festivali’nde 19 Mart İstanbul’da Fransız Kültür Merkezi’nde gösterilecek belgeselin yönetmenleri Ariadna Relea ve Mariona Guiu. Ekibin tamamı kadınlardan oluşuyor.
Filmin Türkiye bölümünün yapımcısı Derya Tarım, Lacivert Yapım’dan. Tarım’la belgesel üzerine söyleştik.
Belgesele neden “Türkçe” bir isim düşünmediniz?
Belgesel dünyaya hitap ediyor. Ülke, coğrafya ayırt etmeksizin bütün kadınların yaşadığı durumu anlatıyor. Evlenmemiş veya bir ilişkisi olmayan, bir ilişki düşünmeyen kadınlara yönelik toplumun bakış açısına odaklanıyor.
Belgesel yola çıkınca baktık ki hemen her ülkede, “evde kalmış”, “alıcı olmayan kadın”, “kız kurusu” gibi adlandırmalar var. Biz bunların sadece Türkiye’de olduğunu düşünsek de durum öyle değilmiş. Biz de orijinal ismini hiç bozmadan Türkçe’ye çevirdik. Bu bir yaklaşım ve bakış açısı. Bu bakış açısının, baskının aslında tüm coğrafyalarda kadınlar açısından olduğunu gösteren bir kelime diye düşündük.
Kadınlara yönelik bu baskıyı anlatırken nasıl bir yöntem seçtiniz?
Farklı coğrafyalardan beş kadın var. Bu kadınlar üzerinden anlatıyoruz hikayeyi, konunun uzmanları ve sosyologlarla da konuştuk. Bu röportajlar da destekleyici oldu. Bu farklı bakış açıları sosyologların ve uzmanların anlattıkları filmi izleyenleri çok etkiliyor. Başka insanları da motive ediyor.
“Evlenmek istemiyorum” diyebilmek bir çok yerde bir başkaldırı, yerleşik düzene ters bir söylem ve belgeselde birileri bu bilgiyi, cümleyi paylaşınca. İzleyenler, bu bilgiyi paylaşmak imkansız olmadığını görüyor.
Kadınlara nasıl ulaştınız?
Çin’den iki, Türkiye, Avusturya ve İspanya’dan da birer kadın konuşuyor. Hepsi 30 yaş üstü, bekarlar.
Özellikle Türkiye’deki arkadaşımıza çok zor ulaştık. Çünkü kimse bunu anlatmak bununla anılmak istemiyor. Diyorum ki neredeyse evlenmeyen, evlenmek istemeyen kadına “hastalıklı” gözüyle bakıyor toplum.
Belgeselde sadece kadınların yalnızlığı tercih etmesi değil karşımıza çıkan..
Aslında belgesel bir yandan “neden kadınlar – insanlar daha yalnız?”, “Kadınlar ne düşünüyor ne bekliyor?” başlıklarını da irdeliyor. Yalnızlığı tercih eden kadınların coğrafya ve din farklılıkları bakımından yaşadıkları neler? Ne gibi baskılarla karşılaşıyorlar?
Ne gibi?
Bir cümle var söylemek isterim: “Erkekler artık varolmayan bir kadını arzuluyorlar, onların istediği o kadın artık eskide kaldı”; “Kadınlar da henüz varolmayan bir erkeği arzuluyor.”
İnsanlar kendi kimlik ve özgürlükleri için o kadar çok bedel ödüyorlar ki çift olmaktan korkuyorlar. Belki de bu nedenle boşanmalar artıyor.
Kadınlar ve erkekler açısından “evlenmemiş olmanın baskısını” farklılaşıyor. Bunu belgeselde görebiliyor muyuz?
Bu belgesel kadınların üzerindeki erkeklerin üzerinde olmayan ilişki baskısını anlatıyor. Bir erkek uzun süre ilişkisi olmamışsa yaşı ilerlemişse bile çok hoş bulunuyor, “çapkınlık yapabilir” gözüyle bakılıyor. Ama kadınlar için de tam tersi “bunda bir şey var”, “alıcısı yok”, “hastalıklı bu kadın” gözüyle bakıyor.
Bu anlamda kadınların erkeklere oranla çok daha büyük baskı gördüğünü gördük. Üstelik beş farklı ülkede. Demek ki dünyanın geneli diye genelleme yaparsam yanlış olmaz. Çünkü bu beş ülkede farklı coğrafi ve dini özelliklere sahip ülkeler. Bir temsiliyetleri var.
Erkeklerin tepkisi nasıl peki?
* Fotoğraf: pixabay
Bu konuda erkeklerden de talep geldi.Erkeklerin de talebi oldu beş erkek karakteri de takip edin diye talepler geldi. Kadın izleyiciler çok olumlu karşıladı. Film gösterildiği her yerde ilgi görüyor.
Ülkeler arasındaki farklılıklar, size etkisi?
İspanya’daki kadın ilişki kuramıyor, internette bir süre ilişki arıyor. Bakıyor olmuyor. Sperm arayışına yöneliyor. Onun sürecini anlatıyor. Türkiye’de böyle karakterler var. Ama bunu kameraya çekemezsin.
Çin çok geleneksel. Doktorası olan bir kadının sevgili bulması çok güç. Eğitim seviyesi yükseldikçe erkekler istemiyor Çin’de. Eğitimi seçersen otomatik olarak yalnız yaşamı seçiyorsun.
AVM’lerde panayırlar düzenliyorlar. Çocuklarının fotoğraflarını taşıyorlar. “Evlenmezsen evden gideceksin” baskısı yapıyorlar. Coğrafya ve din kadınlar açısından herşeyi etkiliyor. Bu film bunu da söylüyor.
Siz biraz daha kendinizi ve diğer coğrafyalarda kadınların ne yaşadığı ile ilgili durumları görünce bu ülkedeki insanlarla mesafeniz artıyor. Daha köşeli hale geliyorsunuz. Başka insanlara ilham verdiği, vereceği için mutluyum. Her ne kadar toplumla olan mesafemi arttırsa da bu filmde olmaktan mutluyum.